- Yolcu, sana da bir sıkıntı, bir gönül darlığı geldi mi alevlenme, meyus olma… Senin için muvafıktır o.
- چونک قبضی آیدت ای راهرو ** آن صلاح تست آتش دل مشو
- Çünkü ferahlık ve genişlik zamanında varını, yoğunu harcedip duruyorsun demektir. Harcetmeye karşılık bir de gelir lâzım elbet! 3735
- زآنک در خرجی در آن بسط و گشاد ** خرج را دخلی بباید زاعتداد
- Ya mevsimi sürüp gitseydi güneş, bağları, bahçeleri yakar kavururdu.
- گر هماره فصل تابستان بدی ** سوزش خورشید در بستان شدی
- Nebatları kökünden yakardı, bir daha o yanıp kavrulan şeyler yenilemezdi, yeşerip tazelenmezdi.
- منبتش را سوختی از بیخ و بن ** که دگر تازه نگشتی آن کهن
- Kışın yüzü ekşidir ama şefkatlidir... yaz gülümser ama yakar, yandırır!
- گر ترشرویست آن دی مشفق است ** صیف خندانست اما محرقست
- Darlık geldi mi onda genişlik gör de canlan, alnını kırıştırma!
- چونک قبض آید تو در وی بسط بین ** تازه باش و چین میفکن در جبین
- Çocuklar gülüp dururlar, bilenlerinse yüzü ekşidir. Gam karaciğerden meydana gelir, neşe akciğerden! 3740
- کودکان خندان و دانایان ترش ** غم جگر را باشد و شادی ز شش
- Çocuğun gözü, eşek gibi ahırdadır… Akıllı adamsa gözünü işin sonuna diker.
- چشم کودک همچو خر در آخرست ** چشم عاقل در حساب آخرست
- Akılsız, ahırdaki otu tatlı görür… Akıllı, ahırdaki hayvanın nihayet kasap elinde telef olacağını görür, bilir.
- او در آخر چرب میبیند علف ** وین ز قصاب آخرش بیند تلف
- Şu kasabın verdiği ot yok mu? Acıdır, acı! Kasap o otu bizi semirtmek, tartıda ağır gelmemizi temin etmek için veriyor.
- آن علف تلخست کین قصاب داد ** بهر لحم ما ترازویی نهاد