- Ben bu sözü, Türklerin et yemeği gibi yarı pişmiş, yarı ham bir halde anlattım. Sen tamamını Hâkim-i Gaznevî’den duy!
- ترکجوشش شرح کردم نیمخام ** از حکیم غزنوی بشنو تمام
- O gayb hakîmi, o ariflerin övündükleri zat, bunu İlahînâme’de anlatır: 3750
- در الهینامه گوید شرح این ** آن حکیم غیب و فخرالعارفین
- Gam ye de, gam artıranların, seni derde sokanların ekmeğini yeme... çünkü akıllı adam gam yer, çocuksa şeker!
- غم خور و نان غمافزایان مخور ** زانک عاقل غم خورد کودک شکر
- Neşe şekeri, gam bahçesinin meyvasıdır. Bu ferah yaradır, o gam merhem.
- قند شادی میوهی باغ غمست ** این فرح زخمست وآن غم مرهمست
- Gamı gördün mü aşkla kucakla… Şam’a Rübve tepesinden bak!
- غم چو بینی در کنارش کش به عشق ** از سر ربوه نظر کن در دمشق
- Akıllı adam, şarabı üzümde görür… Âşık varı yokta bulur.
- عاقل از انگور می بیند همی ** عاشق از معدوم شی بیند همی
- Geçen gün hamallar, sen alma, o yükü ben aslan gibi taşırım diye birbirleriyle savaşıp duruyorlardı. 3755
- جنگ میکردند حمالان پریر ** تو مکش تا من کشم حملش چو شیر
- Neden? Çünkü o zahmette rahmet, o eziyette kâr görüyorlardı da yükü her biri, öbüründen kapıyordu.
- زانک زان رنجش همیدیدند سود ** حمل را هر یک ز دیگر میربود
- Nerede Allah’ın verdiği ücret, nerede o sermayesiz herifin verdiği ücret? Bu, sana ücret olarak bir hazine bağışlar, o birkaç mangır verir!
- مزد حق کو مزد آن بیمایه کو ** این دهد گنجیت مزد و آن تسو
- Allah’ın bağışladığı altın, sen ölüp kumlar, topraklar altında yatsan bile seninledir… Öldükten sonra kalıp başkalarına nasip olan mal değildir o!
- گنج زری که چو خسپی زیر ریگ ** با تو باشد ان نباشد مردریگ