English    Türkçe    فارسی   

3
4123-4132

  • Ey bilgi sahibi, bilgi insanı görüşe götürür. Dünyadakiler yakin sahibi olsalardı cehennemi gözleriyle görürlerdi.
  • می‌کشد دانش ببینش ای علیم ** گر یقین گشتی ببینندی جحیم
  • Görüş, şüphe yok ki yakinden doğar; nitekim hayal de zandan doğmaktadır.
  • دید زاید از یقین بی امتهال ** آنچنانک از ظن می‌زاید خیال
  • Elhâkümü suresinde bu anlatılmıştır. İlm-el Yakin olur, bak da gör! 4125
  • اندر الهیکم بیان این ببین ** که شود علم الیقین عین الیقین
  • Bana gelince; Ben, şüpheden de yüceldim, yakinden de… Kınanmadan başım dönmüyor.
  • از گمان و از یقین بالاترم ** وز ملامت بر نمی‌گردد سرم
  • Onun helvasını yedim; gözüm aydınlandı, onu gördüm gayri.
  • چون دهانم خورد از حلوای او ** چشم‌روشن گشتم و بینای او
  • Şu halde evime gidiyorum demektir, elbette ayağımı küstahça basarım… Ayağım titremez, körcesine gitmem ki!
  • پا نهم گستاخ چون خانه روم ** پا نلرزانم نه کورانه روم
  • Allah, güle bir söyledi de gülü güldürdü ya… Gönlüme de onu söyledi de gülden yüz kat fazla güldürdü.
  • آنچ گل را گفت حق خندانش کرد ** با دل من گفت و صد چندانش کرد
  • Selviye bir şey yaptı. Boyunu dümdüz etti… nergisle ağustos gülü de ondan feyz aldı, güzelleşti… 4130
  • آنچ زد بر سرو و قدش راست کرد ** و آنچ از وی نرگس و نسرین بخورد
  • Bir tecellisiyle kamışı, canı da tatlı, gönlü de tatlı bir hale getirdi… Toprağa mensup insan, onun lütfuyla Çigil güzeli oldu.
  • آنچ نی را کرد شیرین جان و دل ** و آنچ خاکی یافت ازو نقش چگل
  • Kaşı o dertçe fitneci, işveci bir hale getirdi; yüzü gül ve nar gibi kıpkırmızı bir renge boyadı…
  • آنچ ابرو را چنان طرار ساخت ** چهره را گلگونه و گلنار ساخت