- Sonra bunun özrü olarak tekrar lütuf eder, yıkanıp arındın, dereden atladın, artık o mihnetler geçti der. 4170
- باز لطف آید برای عذر او ** که بکردی غسل و بر جستی ز جو
- Der ki: Ey nohut, baharın otladın, yeştin… Şimdi zahmet ve eziyet, sana konuk oldu, hoş tut da
- گوید ای نخود چریدی در بهار ** رنج مهمان تو شد نیکوش دار
- Konuk, şükürler ederek minnetler duyarak geri dönsün, padişaha gidip senin ikramını, ihsanını anlatsın.
- تا که مهمان باز گردد شکر ساز ** پیش شه گوید ز ایثار تو باز
- İkram ettiğin şeylere karşılık olarak da sana o nimetleri veren gelsin… Bütün nimetler sana haset etsinler!
- تا به جای نعمتت منعم رسد ** جمله نعمتها برد بر تو حسد
- Ben Halil’im, sen de bıçağım önündeki oğlum… Başını koy, rüyada seni kestiğimi gördüm!
- من خلیلم تو پسر پیش بچک ** سر بنه انی ارانی اذبحک
- Gönlünü bozma, başını kahır önüne koy da İsmail gibi boğazını keseyim, 4175
- سر به پیش قهر نه دل بر قرار ** تا ببرم حلقت اسمعیلوار
- Başını kopartayım. Fakat bu baş, zahiri kesilmekten, koparılmaktan münezzeh olan baştır.
- سر ببرم لیک این سر آن سریست ** کز بریده گشتن و مردن بریست
- Ancak ezelî maksat, senin teslim olmandır. Ey Müslüman teslim olmayı araman, dinlemen gerek!
- لیک مقصود ازل تسلیم تست ** ای مسلمان بایدت تسلیم جست
- Ey nohut, belâlara düş, kayna, piş de ne varlığın kalsın, ne sen kal!
- ای نخود میجوش اندر ابتلا ** تا نه هستی و نه خود ماند ترا
- O bostanda güldüyse can ve göz bostanının gülü olduğundan güldün.
- اندر آن بستان اگر خندیدهای ** تو گل بستان جان و دیدهای