English    Türkçe    فارسی   

3
4170-4179

  • Sonra bunun özrü olarak tekrar lütuf eder, yıkanıp arındın, dereden atladın, artık o mihnetler geçti der. 4170
  • باز لطف آید برای عذر او ** که بکردی غسل و بر جستی ز جو
  • Der ki: Ey nohut, baharın otladın, yeştin… Şimdi zahmet ve eziyet, sana konuk oldu, hoş tut da
  • گوید ای نخود چریدی در بهار ** رنج مهمان تو شد نیکوش دار
  • Konuk, şükürler ederek minnetler duyarak geri dönsün, padişaha gidip senin ikramını, ihsanını anlatsın.
  • تا که مهمان باز گردد شکر ساز ** پیش شه گوید ز ایثار تو باز
  • İkram ettiğin şeylere karşılık olarak da sana o nimetleri veren gelsin… Bütün nimetler sana haset etsinler!
  • تا به جای نعمتت منعم رسد ** جمله نعمتها برد بر تو حسد
  • Ben Halil’im, sen de bıçağım önündeki oğlum… Başını koy, rüyada seni kestiğimi gördüm!
  • من خلیلم تو پسر پیش بچک ** سر بنه انی ارانی اذبحک
  • Gönlünü bozma, başını kahır önüne koy da İsmail gibi boğazını keseyim, 4175
  • سر به پیش قهر نه دل بر قرار ** تا ببرم حلقت اسمعیل‌وار
  • Başını kopartayım. Fakat bu baş, zahiri kesilmekten, koparılmaktan münezzeh olan baştır.
  • سر ببرم لیک این سر آن سریست ** کز بریده گشتن و مردن بریست
  • Ancak ezelî maksat, senin teslim olmandır. Ey Müslüman teslim olmayı araman, dinlemen gerek!
  • لیک مقصود ازل تسلیم تست ** ای مسلمان بایدت تسلیم جست
  • Ey nohut, belâlara düş, kayna, piş de ne varlığın kalsın, ne sen kal!
  • ای نخود می‌جوش اندر ابتلا ** تا نه هستی و نه خود ماند ترا
  • O bostanda güldüyse can ve göz bostanının gülü olduğundan güldün.
  • اندر آن بستان اگر خندیده‌ای ** تو گل بستان جان و دیده‌ای