- Aşk öyle bir fazilettir ki insanı faziletler sahibi yapar… Fakat insan, bu haddinden fazla dileyiş yüzünden hem pek zalimdir, ham de pek cahil!
- کرد فضل عشق انسان را فضول ** زین فزونجویی ظلومست و جهول
- İnsan hakikaten bilgisizdir; Hele bu müşkül avda büsbütün bilgisiz. Bir tavşan, aslanı kucaklamaya çalışıyor!
- جاهلست و اندرین مشکل شکار ** میکشد خرگوش شیری در کنار
- Eğer aslanı bilseydi, görseydi hiç kucaklamaya kalkışır mıydı, buna imkân mı var?
- کی کنار اندر کشیدی شیر را ** گر بدانستی و دیدی شیر را
- İnsan, canına da zulmeder, nefsine de… Fakat şu zulme bak, şu zulmü gör ki adaletlerden bile topu kapar, adaletlerden bile üstündür, ileridir. 4675
- ظالمست او بر خود و بر جان خود ** ظلم بین کز عدلها گو میبرد
- Bilgisizliği ilimlere üstattır… Zulmü, adaletlere doğru yol gösterir.
- جهل او مر علمها را اوستاد ** ظلم او مر عدلها را شد رشاد
- Sadr-ı Cihan, bu nefesi kesilmiş âşık, ona ben nefes bağışlayınca dirilir, kendine gelir diye âşığın elini tuttu,
- دست او بگرفت کین رفته دمش ** آنگهی آید که من دم بخشمش
- “Bu bedeni ölü, bu canı uyanık âşık, benimle diriliyor. Şu halde o, benim canım… Bana yüz tutuyor.
- چون به من زنده شود این مردهتن ** جان من باشد که رو آرد به من
- Ben onu bu candan yücelteyim, bu cana muhtaç olmasın. Ona bir can bağışlayayım da ihsanımı onunla görsün!
- من کنم او را ازین جان محتشم ** جان که من بخشم ببیند بخششم
- Nâmahrem can, sevgilinin yüzünü göremez. Dostun yüzünü ancak aslı onun civarında olan can görür. 4680
- جان نامحرم نبیند روی دوست ** جز همان جان کاصل او از کوی اوست
- Bu dosta kasap gibi üfüreyim de o lâtif ruhu derisinden çıksın deyip,
- در دمم قصابوار این دوست را ** تا هلد آن مغز نغزش پوست را