- Dördüncüsü, ayrılık, tarlamı, ekinimi yaktı; Hâmise’yi Râbia’dan ayırt edemez oldum!
- رابعا چون سوخت ما را مزرعه ** می ندانم خامسه از رابعه
- Nerede topraklar üstünde kan görürsen hiç şüphe etme ki biz oradan geçtik, kanlı gözyaşlarımızı takip ederek izimizi izleyebilirsin!
- هر کجا یابی تو خون بر خاکها ** پی بری باشد یقین از چشم ما
- Sözlerim, bu feryad ü figanın âdeta gök gürültüsü… Yeryüzüne bulutlardan yağmur yağdırmak istiyor!
- گفت من رعدست و این بانگ و حنین ** ز ابر خواهد تا ببارد بر زمین
- Söylemekle ağlamak arasında mütereddidim… Nasıl edeyim; ağlayayım mı söyleyeyim mi?
- من میان گفت و گریه میتنم ** یا بگریم یا بگویم چون کنم
- Söylesem ağlayamam; fakat ağlarsam sana nasıl şükredebilir, seni nasıl övebilirim? 4710
- گر بگویم فوت میگردد بکا ** ور نگویم چون کنم شکر و ثنا
- Padişahım, gözlerimden gönül kanları akmakta. Bak, gözlerimden neler akıyor?”
- میفتد از دیده خون دل شها ** بین چه افتادست از دیده مرا
- O zayıf âşık, bunları söyleyip ağlamaya başladı… Haline aşağılık kişilerde ağladılar, yüce kişiler de!
- این بگفت و گریه در شد آن نحیف ** که برو بگریست هم دون هم شریف
- İçinden öyle bir hay haydır coştu ki Buhara halkı etrafına toplandı.
- از دلش چندان بر آمد های هوی ** حلقه کرد اهل بخارا گرد اوی
- Hayran hayran söylemekte, hayran hayran ağlamakta, hayran hayran gülmekteydi. Kadın, erkek, büyük, küçük, herkes ona şaştı kaldı!
- خیره گویان خیره گریان خیرهخند ** مرد و زن خرد و کلان حیران شدند
- Bütün şehir, onun rengine boyandı; herkes, onunla beraber ağlamaya başladı. Kadın, erkek birbirine karıştı, kıyametten bir alâmet oldu! 4715
- شهر هم همرنگ او شد اشک ریز ** مرد و زن درهم شده چون رستخیز