English    Türkçe    فارسی   

3
4717-4726

  • Akıl, bu ne aşktır, bu ne haldir… Onun ayrılığına mı şaşmalı, kavuşmasına mı? Hangisi daha ziyade şaşılacak şey diye hayran olmuştu.
  • عقل حیران که چه عشق است و چه حال ** تا فراق او عجب‌تر یا وصال
  • Gök, o anda kıyametnameyi okumuş, saman uğrusuna kadar elbisesini yırtmıştı!
  • چرخ بر خوانده قیامت‌نامه را ** تا مجره بر دریده جامه را
  • Aşk, iki âleme de yabancıdır; aşkta yetmiş iki türlü divanelik var!
  • با دو عالم عشق را بیگانگی ** اندرو هفتاد و دو دیوانگی
  • Aşk, pek gizlidir ama şaşkınlığı meydanda… Padişahların canları bile ona hasret çekmektedir. 4720
  • سخت پنهانست و پیدا حیرتش ** جان سلطانان جان در حسرتش
  • Aşk dini, aşk mezhebi, yetmiş iki şeriatta da dışarıdır. Padişahların tahtları, aşka karşı alelâde bir tahta parçasından ibarettir.
  • غیر هفتاد و دو ملت کیش او ** تخت شاهان تخته‌بندی پیش او
  • Aşk çalgıcısı, semâ vaktinde şunu çalar: Kulluk bir bağdır, efendilik baş ağrısı!
  • مطرب عشق این زند وقت سماع ** بندگی بند و خداوندی صداع
  • Şu halde aşk nedir? Yokluk deryası! Aklın ayağı, orada kırıktır!
  • پس چه باشد عشق دریای عدم ** در شکسته عقل را آنجا قدم
  • Kulluk da malûm sultanlık da… Âşıklık bu iki perdeden gizli!
  • بندگی و سلطنت معلوم شد ** زین دو پرده عاشقی مکتوم شد
  • Keşke varlığın bir dili olsaydı da varlardan perdeyi kaldırsa, hakikati anlatsaydı! 4725
  • کاشکی هستی زبانی داشتی ** تا ز هستان پرده‌ها برداشتی
  • Ey varlık nefesi, ona ait ne söylersen bil ki onun üstüne bir perde daha örttün.
  • هر چه گویی ای دم هستی از آن ** پرده‌ی دیگر برو بستی بدان