- Akşam gelip de kadehimi çaldı mı, ona daha benim akşamım gelmedi, kadehimi ver derim! 4740
- چون بیاید شام و دزدد جام من ** گویمش وا ده که نامد شام من
- Şarap içmeye alışmış olan, şaraba doyamaz. Arap, onun için şaraba müdam adını taktı,
- زان عرب بنهاد نام می مدام ** زانک سیری نیست میخور را مدام
- Hakikat şarabını aşk, kaynatır coşturur. Doğru sözlü, doğru özlü âşıka gizlice saiklik eden aşktır.
- عشق جوشد بادهی تحقیق را ** او بود ساقی نهان صدیق را
- Allah inayetiyle aşka ulaşmayı dilersem şarap, can suyudur, sürahi de beden!
- چون بجویی تو بتوفیق حسن ** باده آب جان بود ابریق تن
- Hidayet şarabı çoğaldı, arttı mı şaraptaki kuvvet, sürahiyi kırar.
- چون بیفزاید می توفیق را ** قوت می بشکند ابریق را
- Sâki de su kesilir, sarhoş da… Nasıl olur deme, doğrusunu Allah daha iyi bilir. 4745
- آب گردد ساقی و هم مست آب ** چون مگو والله اعلم بالصواب
- Şaraba vuran ışık, sâkinin ışığıdır… Şarap, bu ışıkla coşar, köpürür, oynar kuvvetlenir!
- پرتو ساقیست کاندر شیره رفت ** شیره بر جوشید و رقصان گشت و زفت
- Gayri sen o şaşkına sor: Sen şarabın bu halini ne vakit gördün?
- اندرین معنی بپرس آن خیره را ** که چنین کی دیده بودی شیره را
- Düşünceye hacet yok, her bilinene aşikârdır: Coşana elbette bir coşturan var!
- بی تفکر پیش هر داننده هست ** آنک با شوریده شوراننده هست
- Uzun bir ayrılığa düşmüş, çok maceralar geçirmiş bir âşığın hikâyesi
- حکایت عاشقی دراز هجرانی بسیار امتحانی
- Bir delikanlı, kızın birine delicesine âşık olmuştu. Fakat bir türlü vuslat zamanı gelmiyordu.
- یک جوانی بر زنی مجنون بدست ** میندادش روزگار وصل دست