- Gece vakti, sabaha kadar birkaç, Amır’la Bekir, yüz yüze verip hile düşündüler.
- شب همه شب میسگالیدند مکر ** روی در رو کرده چندین عمرو و بکر
- Sırlarını, Allah anlamasın diye gizli söylüyorlardı.
- خفیه میگفتند سرها آن بدان ** تا نباید که خدا در یابد آن
- Sıvacıya çamur sıvamaya koyuldular. Hiç, el, gönülden gizli bir iş yapabilir mi?
- با گل انداینده اسگالید گل ** دست کاری میکند پنهان ز دل
- Allah, “Seni yaratan, düşünceni, gizli konuşuşunda, fısıltısında doğruluk mu var, hile mi… bunu hiç bilmez mi?” buyurdu.
- گفت الا یعلم هواک من خلق ** ان فی نجواک صدقا ام ملق
- Sabahleyin yola çıkanı gözüyle gören, ertesi gün nereye konacak, bundan sonra nasıl gâfil olur? 480
- گفت یغفل عن ظعین قد غدا ** من یعاین این مثواه غدا
- Yüzünü nereye döndürdüğünü, sayısını, yolunu, yordamını, ineceği, çıkacağı yeri nasıl bilmez?
- اینما قد هبطا او صعدا ** قد تولاه و احصی عددا
- Şimdi sen de kulağını gafletten temizle de o dertlinin ayrılık derdini dinle.
- گوش را اکنون ز غفلت پاک کن ** استماع هجر آن غمناک کن
- Onun derdine kulak astın, elemlerini dinledin mi bil ki bu, o dertliye verdiğin bir zekâttır.
- آن زکاتی دان که غمگین را دهی ** گوش را چون پیش دستانش نهی
- Gönül hastalarının dertlerini dinler, yüce canın su ve toprak ihtiyacını anlarsan, bu bir zekâttır.
- بشنوی غمهای رنجوران دل ** فاقهی جان شریف از آب و گل
- Dertli adamın tereddütle dolu, dumanlarla dolu bir gönül evi vardır. Derdini dinlersen o eve bir pencere açmış olursun. 485
- خانهی پر دود دارد پر فنی ** مر ورا بگشا ز اصغا روزنی