English    Türkçe    فارسی   

3
70-79

  • Uzak bir seferden geldiklerini, aç ve çıplak bir halde bulunduklarını gördü. 70
  • گرسنه مانده شده بی‌برگ و عور ** می‌رسیدند از سفر از راه دور
  • Bilgiden doğma merhameti coşup “ Hoş geldiniz” dedi, güller gibi açıldı.
  • مهر داناییش جوشید و بگفت ** خوش سلامیشان و چون گلبن شکفت
  • “Biliyorum… Karnınız bomboş, pek açsınız. Açlıktan âdeta Kerbelâ’ya düşmüşsünüz, bu yüzden bütün mihnetlere uğramışsınız.
  • گفت دانم کز تجوع وز خلا ** جمع آمد رنجتان زین کربلا
  • Fakat dostlar, aman Allah için olsun sakın fil yavrusu yemeyin.
  • لیک الله الله ای قوم جلیل ** تا نباشد خوردتان فرزند پیل
  • Şimdi gideceğiniz yolda filler vardır… Benim öğüdümü can-ü gönülden dinleyin.
  • پیل هست این سو که اکنون می‌روید ** پیل‌زاده مشکرید و بشنوید
  • Yolunuzdaki fil yavrularını avlamak istersiniz. Bu gönlünüze pek hoş gelir. 75
  • پیل‌بچگانند اندر راهتان ** صید ایشان هست بس دلخواهتان
  • Onlar pek kuvvetsiz. Pek lâtif ve semizdir. Fakat anaları pusudadır, onları korur.
  • بس ضعیف‌اند و لطیف و بس سمین ** لیک مادر هست طالب در کمین
  • Yavrusunun ardından feryad-ü figan ederek yüz fersah yol yürür, evlâdını arar durur.
  • از پی فرزند صد فرسنگ راه ** او بگردد در حنین و آه آه
  • Hortumundan ateşler saçar, dumanlar savurur. Yavrularına merhameti çoktur. Sakın ha yavrularını avlamayın” dedi.
  • آتش و دود آید از خرطوم او ** الحذر زان کودک مرحوم او
  • Yavrum, veliler de Allah çocuklarıdır. Onlar ortada olsun, olmasın… Allah, mallarını, canlarını korur, onların ahvalinden haberdardır.
  • اولیا اطفال حق‌اند ای پسر ** غایبی و حاضری بس با خبر