English    Türkçe    فارسی   

4
1047-1056

  • Kör dedi ki: Senin dostların şimdi dağlarda av arıyorlar...
  • کور گفتش آخر آن یاران تو ** بر کهند این دم شکاری صیدجو
  • Hısımların dağda yaban eşeği avlıyorlar... Sense köy ortasında kör tutuyorsun!
  • قوم تو در کوه می‌گیرند گور ** در میان کوی می‌گیری تو کور
  • A yücelerden kaçan şeyh, bu hileyi bırak! Sen, başına birkaç körü toplamış acı suya benziyorsun!
  • ترک این تزویر گو شیخ نفور ** آب شوری جمع کرده چند کور
  • Âdeta bunlar benim dervişlerimdir... Ben de acı suyum. Benden içerler de böyle kör olurlar diyorsun! 1050
  • کین مریدان من و من آب شور ** می‌خورند از من همی گردند کور
  • Suyunu Ledün denizinden tatlı bir hale getir. Kötü suyu bu körlere tuzak yapma!
  • آب خود شیرین کن از بحر لدن ** آب بد را دام این کوران مکن
  • Kalk, yaban eşeği avlayan Allah aslanlarını gör... Sen, neden köpek gibi hileyle kör avlamadasın?
  • خیز شیران خدا بین گورگیر ** تو چو سگ چونی بزرقی کورگیر
  • Onlara yaban eşeği avlıyorlar dedim... Fakat yaban eşeği de nedir ki? Onlar sevgiliden başkasını avlamazlar... Hepsi de aslandır, aslan avcısıdır, nur sarhoşudur!
  • گور چه از صید غیر دوست دور ** جمله شیر و شیرگیر و مست نور
  • Avı ve padişahın avcılığını seyrederken hepsi de avlanmayı bırakmışlar, hayran olup can vermişlerdir!
  • در نظاره صید و صیادی شه ** کرده ترک صید و مرده در وله
  • O cinsten olan kuşları avlamak için avcılar nasıl ellerine ölü bir kuş alırlarsa sevgili de onları eline almıştır. 1055
  • هم‌چو مرغ مرده‌شان بگرفته یار ** تا کند او جنس ایشان را شکار
  • O ölü kuş vuslat ve firkat arasında ihtiyarsız bir haldedir. “Kalp, Allah’ın iki parmağı arasındadır” hadisini okumadın mı?
  • مرغ مرده مضطر اندر وصل و بین ** خوانده‌ای القلب بین اصبعین