English    Türkçe    فارسی   

4
1047-1071

  • Kör dedi ki: Senin dostların şimdi dağlarda av arıyorlar...
  • کور گفتش آخر آن یاران تو ** بر کهند این دم شکاری صیدجو
  • Hısımların dağda yaban eşeği avlıyorlar... Sense köy ortasında kör tutuyorsun!
  • قوم تو در کوه می‌گیرند گور ** در میان کوی می‌گیری تو کور
  • A yücelerden kaçan şeyh, bu hileyi bırak! Sen, başına birkaç körü toplamış acı suya benziyorsun!
  • ترک این تزویر گو شیخ نفور ** آب شوری جمع کرده چند کور
  • Âdeta bunlar benim dervişlerimdir... Ben de acı suyum. Benden içerler de böyle kör olurlar diyorsun! 1050
  • کین مریدان من و من آب شور ** می‌خورند از من همی گردند کور
  • Suyunu Ledün denizinden tatlı bir hale getir. Kötü suyu bu körlere tuzak yapma!
  • آب خود شیرین کن از بحر لدن ** آب بد را دام این کوران مکن
  • Kalk, yaban eşeği avlayan Allah aslanlarını gör... Sen, neden köpek gibi hileyle kör avlamadasın?
  • خیز شیران خدا بین گورگیر ** تو چو سگ چونی بزرقی کورگیر
  • Onlara yaban eşeği avlıyorlar dedim... Fakat yaban eşeği de nedir ki? Onlar sevgiliden başkasını avlamazlar... Hepsi de aslandır, aslan avcısıdır, nur sarhoşudur!
  • گور چه از صید غیر دوست دور ** جمله شیر و شیرگیر و مست نور
  • Avı ve padişahın avcılığını seyrederken hepsi de avlanmayı bırakmışlar, hayran olup can vermişlerdir!
  • در نظاره صید و صیادی شه ** کرده ترک صید و مرده در وله
  • O cinsten olan kuşları avlamak için avcılar nasıl ellerine ölü bir kuş alırlarsa sevgili de onları eline almıştır. 1055
  • هم‌چو مرغ مرده‌شان بگرفته یار ** تا کند او جنس ایشان را شکار
  • O ölü kuş vuslat ve firkat arasında ihtiyarsız bir haldedir. “Kalp, Allah’ın iki parmağı arasındadır” hadisini okumadın mı?
  • مرغ مرده مضطر اندر وصل و بین ** خوانده‌ای القلب بین اصبعین
  • Ölü kuşa avlanan dikkat ederse görür ki padişaha avlanmıştır.
  • مرغ مرده‌ش را هر آنک شد شکار ** چون ببیند شد شکار شهریار
  • Bu ölü kuştan baş çeken, asla avcının elini bulamaz!
  • هر که او زین مرغ مرده سر بتافت ** دست آن صیاد را هرگز نیافت
  • Ölü kuş der ki: benim murdarlığıma bakma padişahın bana olan aşkına bak... Bak da beni nasıl görüp gözetmekte, bir gör!
  • گوید او منگر به مرداری من ** عشق شه بین در نگهداری من
  • Ben pis değilim... Beni padişah öldürdü; suretim, ölüye benzedi. 1060
  • من نه مردارم مرا شه کشته است ** صورت من شبه مرده گشته است
  • Bundan önce kanadımla uçuyordum; şimdiyse hareketim, padişahın elinden.
  • جنبشم زین پیش بود از بال و پر ** جنبشم اکنون ز دست دادگر
  • Fâni hareketim, derimden çıktı gitti... Şimdiki hareketim bâki, çünkü ondan!
  • جنبش فانیم بیرون شد ز پوست ** جنبشم باقیست اکنون چون ازوست
  • Benim hareketime karşı eğri harekette bulunanı, simurg bile olsa perişan eder, ağlatır, inletir, öldürürüm!
  • هر که کژ جنبد به پیش جنبشم ** گرچه سیمرغست زارش می‌کشم
  • Diriysen aklını başına topla da beni ölü görme... Kulsan benim padişah elinde olduğumu gör!
  • هین مرا مرده مبین گر زنده‌ای ** در کف شاهم نگر گر بنده‌ای
  • İsa, keremiyle ölüyü diriltti... Hâlbuki ben, İsa’yı yaratanın elindeyim. 1065
  • مرده زنده کرد عیسی از کرم ** من به کف خالق عیسی درم
  • Allah elinde oldukça hiç ölü kalır mıyım? İsa’nın elinde bile olsam buna imkân yok!
  • کی بمانم مرده در قبضه‌ی خدا ** بر کف عیسی مدار این هم روا
  • İsa’yım ama nefesimden can bulan bir daha ölmez, ebediyen diri kalır.
  • عیسی‌ام لیکن هر آنکو یافت جان ** از دم من او بماند جاودان
  • İsa’nın nefesiyle dirilen, tekrar öldü... Fakat bu İsa’ya can verene ne mutlu!
  • شد ز عیسی زنده لیکن باز مرد ** شاد آنکو جان بدین عیسی سپرد
  • Ben, Musa’mın elindeki asâyım... Musa’m gizli de ben, önünde görünüp durmaktayım.
  • من عصاام در کف موسی خویش ** موسیم پنهان و من پیدا به پیش
  • Müslümanlara deniz üstündeki köprü kesilir, sonra da Firavuna ejderha olurum! 1070
  • بر مسلمانان پل دریا شوم ** باز بر فرعون اژدها شوم
  • Oğul, yalnız bu asâyı görme... Allah elinde olmasa asâ, bu işleri yapamaz!
  • این عصا را ای پسر تنها مبین ** که عصا بی‌کف حق نبود چنین