English    Türkçe    فارسی   

4
2746-2755

  • Ne mutlu ona ki nefsini aşağılatmıştır. Vay o kişiye ki serkeşlikle dağ gibi başkaldırmıştır!
  • ای خنک آن را که ذلت نفسه ** وای آنک از سرکشی شد چون که او
  • Bu ululuk, bil ki zehirli bir şaraptır, o şarapla aptal kişi sarhoş olur.
  • این تکبر زهر قاتل دان که هست ** از می پر زهر شد آن گیج مست
  • Bir devletsiz, zehirli şarabı içti mi bir zamancağız neşeden başını sallar ama
  • چون می پر زهر نوشد مدبری ** از طرب یکدم بجنباند سری
  • Bir an sonra zehir, canına tesir eder; can verip can almaya başlar!
  • بعد یک‌دم زهر بر جانش فتد ** زهر در جانش کند داد و ستد
  • Onun zehirli olduğuna inanmıyorsan bak da gör; Ad kavmine o zehir neler etti? 2750
  • گر نذاری زهری‌اش را اعتقاد ** کو چه زهر آمد نگر در قوم عاد
  • Bir padişah, başka bir padişahı tuttu mu ya öldürür, ya bir zindana hapseder!
  • چونک شاهی دست یابد بر شهی ** بکشدش یا باز دارد در چهی
  • Fakat bir düşkün dertliyi görse derdine merhem bulur, ona ihsanlarda bulunur!
  • ور بیابد خسته‌ی افتاده را ** مرهمش سازد شه و بدهد عطا
  • O ululanma zehir değilse neden padişah, onu suçsuz, hatasız öldürüyor?
  • گر نه زهرست آن تکبر پس چرا ** کشت شه را بی‌گناه و بی‌خطا
  • Öbürüne de, kendisine bir kullukta bulunmadığı halde neden iltifat ediyor? Bu iki harekete bakıp zehiri anlamak mümkündür!
  • وین دگر را بی ز خدمت چون نواخت ** زین دو جنبش زهر را شاید شناخت
  • Yol kesen, asla bir yoksulu dövüp vurmaz. Kurt ölü kurdu katiyen ısırmaz! 2755
  • راه‌زن هرگز گدایی را نزد ** گرگ گرگ مرده را هرگز گزد