English    Türkçe    فارسی   

4
2976-2985

  • “Muradın var mı? Söyle de yardım edeyim... yoksa derhal çekip gideyim”... deyince
  • که مرادت هست تا یاری کنم ** ورنه بگریزم سبکباری کنم
  • İbrahim, “hayır... sen aradan çık. Hakikat meydana çıktıktan sonra vasıta zahmettir” dedi.
  • گفت ابراهیم نی رو از میان ** واسطه زحمت بود بعد العیان
  • Peygamber bu dünya için kulları Tanrıya ulaştıran bir bağdır. Çünkü o müminlerle Tanrı arasında bir vasıtadır.
  • بهر این دنیاست مرسل رابطه ** مومنان را زانک هست او واسطه
  • Fakat her gönül, gizli vahyi duyup işitseydi âlemde harf ve sese ne lüzum kalırdı?
  • هر دل ار سامع بدی وحی نهان ** حرف و صوتی کی بدی اندر جهان
  • Gerçi o, Tanrıdan mahvolmuştur, başsızdır... fakat benim işim ondan da ince! 2980
  • گرچه او محو حقست و بی‌سرست ** لیک کار من از آن نازکترست
  • Onun yaptığı iş Tanrı işidir, ben ona göre zayıfım... doğru, fakat bu iş, yine bana pek kötü görünmede!
  • کرده‌ی او کرده‌ی شاهست لیک ** پیش ضعفم بد نماینده‌ست نیک
  • Halka lûtfun ta kendisi olan şey, yüce ve nazenin erlere kahırdır.
  • آنچ عین لطف باشد بر عوام ** قهر شد بر نازنینان کرام
  • Şu halde halk, zahmet ve belâlar çekmeli de aradaki farkı görüp anlamalı!
  • بس بلا و رنج می‌باید کشید ** عامه را تا فرق را توانند دید
  • Ey hakikî dost, mânayı anlamaya vasıta olan bu harfler, mânaya erişmiş adama göre dikendir, hordur hakîrdir!
  • کین حروف واسطه ای یار غار ** پیش واصل خار باشد خار خار
  • Öyleyse saf ruhun harflerden kurtulması için pek çok belâlar çekmesi, pek anlayışlı olması lâzımdır. 2985
  • بس بلا و رنج بایست و وقوف ** تا رهد آن روح صافی از حروف