English    Türkçe    فارسی   

4
3007-3016

  • Sen bunu biliyorsun ama halka da bildirmek için sormaktasın.
  • قاصدا سایل شدی در کاشفی ** بر عوام ار چه که تو زان واقفی
  • Çünkü bu sual yarı bilgidir. Hiç bilmeyen, bu bilgiden dışarıda kalan bu soruyu soramaz.
  • زآنک نیم علم آمد این سال ** هر برونی را نباشد آن مجال
  • Sual de bilgiden doğar, cevap da... nitekim diken de toprakla sudan biter, gül de!
  • هم سال از علم خیزد هم جواب ** هم‌چنانک خار و گل از خاک و آب
  • Hem sapıklık bilgiden olur, hem doğru yolu buluş... nitekim acı da rutubetten hâsıl olur, tatlı da! 3010
  • هم ضلال از علم خیزد هم هدی ** هم‌چنانک تلخ و شیرین از ندا
  • Bu nefret ve sevgi, aşinalıktan gelir... hastalık da iyi gıdadan olur, kuvvet de!
  • ز آشنایی خیزد این بغض و ولا ** وز غذای خویش بود سقم و قوی
  • Tanrı Kelim’i de, acemilere bu sırrı bildirmek, onları faydalandırmak için kendini acemi yaptı.
  • مستفید اعجمی شد آن کلیم ** تا عجمیان را کند زین سر علیم
  • Bizde kendimizi ondan daha acemi yapalım da bilmez gibi cevabını dinleyelim.
  • ما هم از وی اعجمی سازیم خویش ** پاسخش آریم چون بیگانه پیش
  • Eşek satanlar, o satışın anahtarını elde etmek için birbirlerine âdeta düşman olurlar, çekişir dururlar.
  • خرفروشان خصم یکدیگر شدند ** تا کلید قفل آن عقد آمدند
  • Tanrı buyurdu ki: Ey akıl sahibi Musa, madem ki sordun gel de cevabını duy. 3015
  • پس بفرمودش خدا ای ذولباب ** چون بپرسیدی بیا بشنو جواب
  • Ey Musa, yere bir tohum ek de bunun sırrını anla, insafa gel!
  • موسیا تخمی بکار اندر زمین ** تا تو خود هم وا دهی انصاف این