English    Türkçe    فارسی   

4
3038-3047

  • Çocukta anlayan bir kulak olmazsa anasının sözünü duymaz, dilsiz olur.
  • ور نباشد طفل را گوش رشد ** گفت مادر نشنود گنگی شود
  • Anadan doğma sağır, daima dilsizdir de... söyleyen kişi, sözü önce anasından duymuştur.
  • دایما هر کر اصلی گنگ بود ** ناطق آنکس شد که از مادر شنود
  • Bil ki sağır ve dilsizin kulağı, âfetlerden bir âfettir... ne söz dinlemeye kabiliyeti vardır, ne de bellemeye. 3040
  • دانک گوش کر و گنگ از آفتیست ** که پذیرای دم و تعلیم نیست
  • Belletilmeden söyleyen Tanrıdır, çünkü onun sıfatları, sebeplerden ayrıdır.
  • آنک بی‌تعلیم بد ناطق خداست ** که صفات او ز علتها جداست
  • Yahut Âdem gibi ana ve dadı hicabı olmaksızın Tanrı telkini ile söyler.
  • یا چو آدم کرده تلقینش خدا ** بی‌حجاب مادر و دایه و ازا
  • Yahut da Tanrı belletmesiyle Mesih gibi doğar doğmaz konuşur.
  • یا مسیحی که به تعلیم ودود ** در ولادت ناطق آمد در وجود
  • Doğuşundaki zina ve fesat töhmetlerini reddetmek, zinadan doğmadığını anlatmak için dile gelir.
  • از برای دفع تهمت در ولاد ** که نزادست از زنا و از فساد
  • Çalışmada bir hareket gerek ki ayran, gönüldeki yağdan ayrılsın! 3045
  • جنبشی بایست اندر اجتهاد ** تا که دوغ آن روغن از دل باز داد
  • Yağ, ayran içinde âdeta yok gibidir de ayran, varlık alemine bayrak dikmiştir.
  • روغن اندر دوغ باشد چون عدم ** دوغ در هستی برآورده علم
  • Sen de var olarak görünen deriden ibarettir... fâni görünen yok mu?Asıl var olan odur işte!
  • آنک هستت می‌نماید هست پوست ** وآنک فانی می‌نماید اصل اوست