English    Türkçe    فارسی   

4
664-673

  • Asıl o Allah mülk ve saltanat sahibindir, kendisine baş eğene bu topraktan yaratılan dünya şöyle dursun, yüzlerce mülk, yüzlerce saltanat ihsan eder.
  • مالک الملک است هر کش سر نهد ** بی‌جهان خاک صد ملکش دهد
  • Fakat Allah tapısında bir secde, sana iki yüz devlet ve saltanattan daha hoş gelir. 665
  • لیک ذوق سجده‌ای پیش خدا ** خوشتر آید از دو صد دولت ترا
  • Ben ne mal isterim, ne mülk... Ne devlet isterim, ne saltanat... Bana o secde devletini ihsan et, yeter diye ağlayıp sızlanmaya başlarsın!
  • پس بنالی که نخواهم ملکها ** ملک آن سجده مسلم کن مرا
  • Cihan padişahları, kötülüklerinden dolayı kulluk şarabından bir koku bile almamışlar.
  • پادشاهان جهان از بدرگی ** بو نبردند از شراب بندگی
  • Yoksa onlar da Edhem gibi, hemencecik coşarlar, sarhoş olurlar, dünya saltanatını vurup kırarlardı!
  • ورنه ادهم‌وار سرگردان و دنگ ** ملک را برهم زدندی بی‌درنگ
  • Fakat Allah, bu âlem dursun, mamur olsun diye gözlerini ağızlarını kapamıştır.
  • لیک حق بهر ثبات این جهان ** مهرشان بنهاد بر چشم و دهان
  • Bu suretle de onlara taht ve taç tatlı gelir, âlemdeki halktan haraç alalım derler... 670
  • تا شود شیرین بریشان تخت و تاج ** که ستانیم از جهانداران خراج
  • Fakat haraç ala ala kum gibi altın yığsın yine ölür, geberirsin, onlar senden arta kalır!
  • از خراج ار جمع آری زر چو ریگ ** آخر آن از تو بماند مردریگ
  • Mal, mülk, devlet ve altın, canına yoldaş olmaz... Sen altın ver de görüşünün kuvvetlenmesi için sürme al!
  • همره جانت نگردد ملک و زر ** زر بده سرمه ستان بهر نظر
  • Bu sürmeyi çek de şu âlemin daracık bir kuyu olduğunu gör; Yusufcasına ipe el at!
  • تا ببینی کین جهان چاهیست تنگ ** یوسفانه آن رسن آری به چنگ