English    Türkçe    فارسی   

4
9-18

  • Allah, Mesnevi’nin diliyle, eliyle sana şükrettiğini gördü de ihsanlarda bulundu, lütuflar etti, keremini çoğalttı.
  • در لب و کفش خدا شکر تو دید ** فضل کرد و لطف فرمود و مزید
  • Çünkü Allah, şükredenin nimetini çoğaltmayı vadetmiştir. Nitekim secdenin karşılığı, Allah’a yakın olmaktır. 10
  • زانک شاکر را زیادت وعده است ** آنچنانک قرب مزد سجده است
  • Allah’ımız “Secde et de yaklaş” dedi... Bedenlerimizin secde etmesi, canlarımızın Allah’a yaklaşmasına sebeptir.
  • گفت واسجد واقترب یزدان ما ** قرب جان شد سجده ابدان ما
  • Mesnevi, ziyadeleşiyorsa, uzuyorsa bu yüzden ziyadeleşiyor, bu yüzden uzuyor... Fazla ve büyük görünmek için değil!
  • گر زیادت می‌شود زین رو بود ** نه از برای بوش و های و هو بود
  • Üzüm çubuğu, yazdan nasıl hoşlanırsa, onunla nasıl bağdaşmışsa biz de seninle öyle bağdaşmışız, senden öyle hoşlanmaktayız... İstiyorsan emret, çek de çekip götürelim!
  • با تو ما چون رز به تابستان خوشیم ** حکم داری هین بکش تا می‌کشیم
  • Ey sabır, varlığın anahtarıdır sırrının emîri, bu kervanı güzel güzel ta hacca kadar çek, götür!
  • خوش بکش این کاروان را تا به حج ** ای امیر صبر مفتاح الفرج
  • Hac, Allah evini ziyarettir, ev sahibini ziyaretse erliktir. 15
  • حج زیارت کردن خانه بود ** حج رب البیت مردانه بود
  • Hüsameddin, sen bir güneşsin, onun için sana ziya dedim... bu iki söz, Hüsam ve Ziya, senin vasıflarındır.
  • زان ضیا گفتم حسام‌الدین ترا ** که تو خورشیدی و این دو وصفها
  • Bu Hüsam ve Ziya birdir... Şüphe yok ki güneşin kılıcı ziyadandır.
  • کین حسام و این ضیا یکیست هین ** تیغ خورشید از ضیا باشد یقین
  • Nur, ayındır, bu ziya da güneşin... Kuran’ı oku da bak!
  • نور از آن ماه باشد وین ضیا ** آن خورشید این فرو خوان از نبا