English    Türkçe    فارسی   

5
1536-1545

  • Bizlik benlik kaydına düşen gönüller, onların sözlerine karşı taştan da katı bir hal alırlar.
  • آنچنان دلها که بدشان ما و من  ** نعتشان شدت بل اشد قسوة 
  • Tanrı vergisiyle Tanrı kudreti, halk vergisinde olduğu gibi kabiliyete muhtaç değildir. Çünkü vergi önsüzdür, kabiliyet sonradan meydana gelme. Vermek, Tanrı sıfatıdır, kabiliyet yaratılmışın sıfatı. Evveli olmayan, sonradan meydana gelen şeye bağlı değildir. Bağlı olduğu farz edilirse sonradan meydana gelmenin imkansız olması lazım gelir.
  • بیان آنک عطای حق و قدرت موقوف قابلیت نیست هم‌چون داد خلقان کی آن را قابلیت باید زیرا عطا قدیم است و قابلیت حادث عطا صفت حق است و قابلیت صفت مخلوق و قدیم موقوف حادث نباشد و اگر نه حدوث محال باشد 
  • Bu gönlün ıslah olmasına çare, insanı halden hale döndüren Tanrının ihsan ve lütfudur. Onun vergisine de kabiliyet şart değildir.
  • چاره‌ی آن دل عطای مبدلیست  ** داد او را قابلیت شرط نیست 
  • Belki kabiliyete sahip oluşa şart, onun lütuf ve ihsanda bulunmasıdır. Tanrı vergisi içtir, kabiliyet, deri.
  • بلک شرط قابلیت داد اوست  ** داد لب و قابلیت هست پوست 
  • Şunu görsene: Musa’nın sopası ejderha olmada, avucu güneş gibi parlamada.
  • اینک موسی را عصا ثعبان شود  ** هم‌چو خورشیدی کفش رخشان شود 
  • Peygamberlerin aklımıza fikrimize sığmayan yüz binlerce mucizeleri, 1540
  • صد هزاران معجزات انبیا  ** که آن نگنجد در ضمیر و عقل ما 
  • Sebeplerden olmamıştır, Tanrı yaratması ile olmuştur. Yoklara kabiliyet nereden geliyor?
  • نیست از اسباب تصریف خداست  ** نیستها را قابلیت از کجاست 
  • Kabiliyet, Tanrı işinde şart olsaydı hiçbir yok varlık alemine gelmezdi.
  • قابلی گر شرط فعل حق بدی  ** هیچ معدومی به هستی نامدی 
  • Arayanlar için bu gök perdenin altında bir adettir koydu, sebepler ve yollar yarattı.
  • سنتی بنهاد و اسباب و طرق  ** طالبان را زیر این ازرق تتق 
  • Olan şeylerin pek çoğu o adete göre olagelir. Fakat bazı da olur ki kudret, o adeti yırtar, kaldırır.
  • بیشتر احوال بر سنت رود  ** گاه قدرت خارق سنت شود 
  • Hoşluk ve tatlılıkla adet, yol yordam koydu ama sonra da o adeti, o yolu yordamı yırttı, adına mucize dendi. 1545
  • سنت و عادت نهاده با مزه  ** باز کرده خرق عادت معجزه