English    Türkçe    فارسی   

5
21-30

  • Gök arşa göre aşağıdadır ama bu bir yığın toprağa göre pek yücedir.
  • آسمان نسبت به عرش آمد فرود  ** ورنه بس عالیست سوی خاک‌تود 
  • Seni kaybettiklerinden, fırsatı kaçırdıklarından dolayı hasrete düşmeden ben onlara seni öveyim de yol bulsunlar.
  • من بگویم وصف تو تا ره برند  ** پیش از آن کز فوت آن حسرت خورند 
  • Sen Allah nurusun. Canı, Allah’ya kuvvetle çeker durursun. Halksa vehim ve şüphe karanlıklarındadır.
  • نور حقی و به حق جذاب جان  ** خلق در ظلمات وهم‌اند و گمان 
  • Bu güzelim nurun, şu gözsüzlere sürme çekmesi için şart, o nuru ululamaktır.
  • شرط تعظیمست تا این نور خوش  ** گردد این بی‌دیدگان را سرمه‌کش 
  • Delik kulaklı istidat sahibi, nuru bulur. Çünkü o fare gibi karanlığa aşık değildir. 25
  • نور یابد مستعد تیزگوش  ** کو نباشد عاشق ظلمت چو موش 
  • Geceleri dönüp dolaşan çipiller, nasıl olur da iman meşalesini tavaf edebilirler?
  • سست‌چشمانی که شب جولان کنند  ** کی طواف مشعله‌ی ایمان کنند 
  • Müşkül ve ince nükteler din nuruna ulaşmamış, karanlıkta kalmış kişilere, tabii bir bağdır.
  • نکته‌های مشکل باریک شد  ** بند طبعی که ز دین تاریک شد 
  • Böyle adam kendi hünerini örmek, bezemek için güneşe göz açamaz.
  • تا بر آراید هنر را تار و پود  ** چشم در خورشید نتواند گشود 
  • Hurma gibi göklere dal budak salamaz da köstebek gibi yeri delik deşik eder.
  • هم‌چو نخلی برنیارد شاخها  ** کرده موشانه زمین سوراخها 
  • İnsan için, iç sıkıcı dört şey vardır; bu dört şey aklın çarmıhı kesilmiştir. 30
  • چار وصفست این بشر را دل‌فشار  ** چارمیخ عقل گشته این چهار 
  • “Dört kuş al, onları yanına topla” ayetinin tefsiri”
  • تفسیر خذ اربعة من الطیر فصرهن الیک