English    Türkçe    فارسی   

5
210-219

  • Su, birisinden altın keseleri çalmış, nerede bir müflis diye her tarafa koşan birine benzer. 210
  • کیسه‌های زر بدزدید از کسی  ** می‌رود هر سو که هین کو مفلسی 
  • Yahut bitmiş otlara dökülür; yahut bir yüzü yunmamışın yüzünü yıkar.
  • یا بریزد بر گیاه رسته‌ای  ** یا بشوید روی رو ناشسته‌ای 
  • Yahut da denizlerde elsiz ayaksız gemiyi hamal gibi başında taşır.
  • یا بگیرد بر سر او حمال‌وار  ** کشتی بی‌دست و پا را در بحار 
  • Onda yüz binlerce ilaç gizli. Çünkü her ilaç olduğu gibi ondan yetişir gelişir.
  • صد هزاران دارو اندر وی نهان  ** زانک هر دارو بروید زو چنان 
  • Her incinin canı, her tanenin gönlü, bir eczane gibi olan suda yürür durur.
  • جان هر دری دل هر دانه‌ای  ** می‌رود در جو چو داروخانه‌ای 
  • Yeryüzü yetimlerini o besler, kuruyup kalmış kişileri o yürütür. 215
  • زو یتیمان زمین را پرورش  ** بستگان خشک را از وی روش 
  • Fakat mayası bitti mi bunalır, yeryüzünde bizim gibi şaşırır kalır.
  • چون نماند مایه‌اش تیره شود  ** هم‌چو ما اندر زمین خیره شود 
  • Suyun bulandıktan sonra ulu Allah’dan yardım dilemesi
  • استعانت آب از حق جل جلاله بعد از تیره شدن 
  • İçten feryada başlar; Yarabbi, bana ne verdiysen verdim, yoksul kaldım.
  • ناله از باطن برآرد کای خدا  ** آنچ دادی دادم و ماندم گدا 
  • Sermayemi temize pise döktüm sarf ettim. Ey sermaye veren, daha yok mu?
  • ریختم سرمایه بر پاک و پلید  ** ای شه سرمایه‌ده هل من مزید 
  • Allah buluta onu iyi bir yere götür der. Güneşe de ey güneş der onu yukarıya çek!
  • ابر را گوید ببر جای خوشش  ** هم تو خورشیدا به بالا بر کشش