English    Türkçe    فارسی   

5
220-229

  • Onu türlü türlü yollara sürer, nihayet ucu bucağı olmayan denize ulaştırır. 220
  • راههای مختلف می‌راندش  ** تا رساند سوی بحر بی‌حدش 
  • Bu sudan maksat velilerin canıdır. O can, sizin kirliliklerinizi iyiden iyiye yıkar, arıtır.
  • خود غرض زین آب جان اولیاست  ** کو غسول تیرگیهای شماست 
  • Yeryüzündekilerin hıyanetliklerinden bunaldı mı yine arşa, temizlik bağışlayana gider.
  • چون شود تیره ز غدر اهل فرش  ** باز گردد سوی پاکی بخش عرش 
  • Yine o taraftan eteğini çeke çeke gelir, o okyanusun temizliklerinden yeryüzündekilere ders vermeye koşar.
  • باز آرد زان طرف دامن کشان  ** از طهارات محیط او درسشان 
  • Halkla karışmadan yoruldu mu o sefer “ey Bilal, sesinle bize bir huzur ver, bir istirahat ver.”
  • ز اختلاط خلق یاید اعتدال ** آن اسفر جوید که ارحنا یا بلال
  • Ey güzel sesli Bilal ezan okunan yere çık, göç davulunu çal der. 225
  • ای بلال خوش نوای خوش صهیل ** میذنه بر رو بزن طبل رحیل
  • Can sefere gitti beden kıyamda. Bu yüzden namaz bitince selam verilir işte.
  • جان سفر رفت و بددن اندر قیام ** وقت رجعت زین سبب گوید سلام
  • Herkesi teyemmüm kurtarır, kıble arayanları aramaktan vaz geçirir, kıbleyi gösterir.
  • از تیمم وا رهاند جمله را ** وز تحری طالبان قبله را
  • Bu misal getirme söz arasında bir vasıtadır. Herkesin anlaması için vasıta şarttır.
  • این مثل چون واسطه‌ست اندر کلام  ** واسطه شرطست بهر فهم عام 
  • Bir delile bağlanmadan kurtulmuş olan semenderden başka kim, vasıtasız ateşe girebilir?
  • اندر آتش کی رود بی‌واسطه  ** جز سمندر کو رهید از رابطه