English    Türkçe    فارسی   

5
2679-2688

  • Dedi ki: Ey kıldan kıla bütün gizliliklerimi bilen Tanrı, şehirde ne yapayım? Söyle.
  • گفت ای دانای رازم مو به مو  ** چه کنم در شهر از خدمت بگو 
  • Tanrı dedi ki: Nefsini alçaltma için Abbas-ı Debs gibi rüsvay ol, dilen. 2680
  • گفت خدمت آنک بهر ذل نفس  ** خویش را سازی تو چون عباس دبس 
  • Bir müddet zenginlerden para topla, yoksullara dağıt.
  • مدتی از اغنیا زر می‌ستان  ** پس به درویشان مسکین می‌رسان 
  • Bir müddet hizmetin budur. Şeyh, baş üstüne ey canımın sığındığı Tann dedi.
  • خدمتت اینست تا یک چند گاه  ** گفت سمعا طاعة ای جان‌پناه 
  • Mahlûkatın Tanrısiyle o zahit arasında birçok sual cevap, birçok macera oldu.
  • بس سال و بس جواب و ماجرا  ** بد میان زاهد و رب الوری 
  • Öyle ki yerle gök bunlarla nurlandı. Bütün bu sözler, dillere destan oldu.
  • که زمین و آسمان پر نور شد  ** در مقالات آن همه مذکور شد 
  • Fakat ben, bu sözü kısa kesiyorum, her aşağılık kişi, sırları duymasın diye. 2685
  • لیک کوته کردم آن گفتار را  ** تا ننوشد هر خسی اسرار را 
  • Şeyhin bunca yıldan sonra çölden Gaznenin şehrine gelip gayıptan gelen emirle zembil gezdirerek şunu bunu toplaması ve topladığını yoksullara dağıtması. Buyur kulum yüceliğini bulan cana mektup üstüne mektup gelir, haberci üstüne haberci. Evin penceresi açık olursa oradan güneş de girer, ay ışığı da, yağmur da, mektup da, başka şeyler de ve bunların ardı arası kesilmez.
  • آمدن شیخ بعد از چندین سال از بیابان به شهر غزنین و زنبیل گردانیدن به اشارت غیبی و تفرقه کردن آنچ جمع آید بر فقرا هر که را جان عز لبیکست نامه بر نامه پیک بر پیکست چنانک روزن خانه باز باشد آفتاب و ماهتاب و باران و نامه و غیره منقطع نباشد 
  • Şeyh, Tanrı buyruğunu kabul edip Gaznenin şehrini, yüzünün nuriyle aydınlattı.
  • رو به شهر آورد آن فرمان‌پذیر  ** شهر غزنین گشت از رویش منیر 
  • Bir bölük halk, ferahtan ona karşı vardılar. Fakat o, acele bilinmez bir yoldan şehre girdi.
  • از فرح خلقی به استقبال رفت  ** او در آمد از ره دزدیده تفت 
  • Şehrin ileri gelenleri, uluları hep birden kalkıp onun için köşkler hazırladılar.
  • جمله اعیان و مهان بر خاستند  ** قصرها از بهر او آراستند