English    Türkçe    فارسی   

5
595-604

  • Fakat gözü, o yüzleri göremeyene şu duman, can görünür. 595
  • وانک چشم او ندیدست آن رخان  ** پیش او جانست این تف دخان 
  • Abdülaziz oğlu Ömer’i görmediğinden Haccac onca adalet sahibidir.
  • چون ندید او عمر عبدالعزیز  ** پیش او عادل بود حجاج نیز 
  • O, Musa’nın ejderhasını görmemiştir de büyücülerin iplerinde can var sanır.
  • چون ندید او مار موسی را ثبات  ** در حبال سحر پندارد حیات 
  • Arı duru suyu içmeyen kuş, kara su içinde kanat çırpıp durur.
  • مرغ کو ناخورده است آب زلال  ** اندر آب شور دارد پر و بال 
  • Zıt olmadıkça zıttı tanınamaz. Yara görülünce onulmaya başlanır.
  • جز به ضد ضد را همی نتوان شناخت  ** چون ببیند زخم بشناسد نواخت 
  • Hasılı Elest ikliminin kadrini bilesin diye dünya, önce gelmiştir. 600
  • لاجرم دنیا مقدم آمدست  ** تا بدانی قدر اقلیم الست 
  • Fakat buradan kurtulup oraya vardın mı ebed şeker hanesinde şükreder durursun.
  • چون ازینجا وا رهی آنجا روی  ** در شکرخانه‌ی ابد شاکر شوی 
  • Dersin ki: Sanki orada toprak elemişim. Bu tertemiz alemden kaçıp duruyormuşum.
  • گویی آنجا خاک را می‌بیختم  ** زین جهان پاک می‌بگریختم 
  • Keşke bundan önce ölseydim de o balçıkta çektiklerim, daha az olsaydı.
  • ای دریغا پیش ازین بودیم اجل  ** تا عذابم کم بدی اندر وجل 
  • Rasul aleyhisselam’ın “Ölümünü ölmeden önce istiyen ölmemiş sayılır. İyiyse iyiliğe ulaşmaya acele eder, kötüyse kötülüğünün azalmasını diler” hadisinin tefsiri
  • در تفسیر قول رسول علیه‌السلام ما مات من مات الا و تمنی ان یموت قبل ما مات ان کان برا لیکون الی وصول البر اعجل و ان کان فاجرا لیقل فجوره 
  • İşte onun için o her şeyi bilen peygamber, “Kim ölür bedenini terk ederse,
  • زین بفرمودست آن آگه رسول  ** که هر آنک مرد و کرد از تن نزول