English    Türkçe    فارسی   

5
672-681

  • Bir adam yokluğa erişir, kendisine yokluğu ziynet edinirse, o adamın, Muhammet gibi gölgesi olmaz.
  • چون فناش از فقر پیرایه شود  ** او محمدوار بی‌سایه شود 
  • “Yokluk benim iftiharımdır” sırrına ziynet yokluktur. Bu çeşit adam, mumun alevi gibi gölgesizdir.
  • فقر فخری را فنا پیرایه شد  ** چون زبانه‌ی شمع او بی‌سایه شد 
  • Mum, baştan aşağı alevden ibarettir. Gölge onun çevresine uğrayamaz.
  • شمع جمله شد زبانه پا و سر  ** سایه را نبود بگرد او گذر 
  • Mum kendisinden de kaçtı, gölgeden de. Mumu dökenin isteğine uydu,ışığına sığındı. 675
  • موم از خویش و ز سایه در گریخت  ** در شعاع از بهر او کی شمع ریخت 
  • Mumu döken muma der ki: Seni yok olmak için döktüm. O da, ben yokluğa kaçtım diye cevap verir.
  • گفت او بهر فنایت ریختم  ** گفت من هم در فنا بگریختم 
  • Bu var olan ışık, lazım bir ışıktır, geçici ve arızi ışık gibi değil.
  • این شعاع باقی آمد مفترض  ** نه شعاع شمع فانی عرض 
  • Mum ateşte tamamı ile yok oldu mu artık ondan ne bir eser görürsün ne bir ışık!
  • شمع چون در نار شد کلی فنا  ** نه اثر بینی ز شمع و نه ضیا 
  • Suret ateşi karanlığı gidermek için mum suretinde durur.
  • هست اندر دفع ظلمت آشکار  ** آتش صورت به مومی پایدار 
  • Beden mumu şu görünen mumun aksinedir; yok oldukça can nuru artar. 680
  • برخلاف موم شمع جسم کان  ** تا شود کم گردد افزون نور جان 
  • Bu ebedi ışıktır, mumsa geçici. Can mumunun alevi, Allah’ya aittir.
  • این شعاع باقی و آن فانیست  ** شمع جان را شعله‌ی ربانیست