English    Türkçe    فارسی   

5
682-691

  • Ateşten meydana gelen şu ateş, nur olduğundan geçici gölge, ondan uzaklaşmıştır.
  • این زبانه‌ی آتشی چون نور بود  ** سایه‌ی فانی شدن زو دور بود 
  • Bulutun gölgesi yere düşer. Fakat gölge, ayla düşüp kalkmaz.
  • ابر را سایه بیفتد در زمین  ** ماه را سایه نباشد همنشین 
  • A bahtı yaver kişi, kendinden geçmek, bulutsuz bir jale gelmektir. Kendinden geçtin mi değirmi aya benzersin.
  • بی‌خودی بی‌ابریست ای نیک‌خواه  ** باشی اندر بی‌خودی چون قرص ماه 
  • Fakat rüzgâr bir bulutu sürüp getirdi mi o vakit Ay'ın nûru gider ve ancak bir hayal kalır. (TM) 685
  • باز چون ابری بیاید رانده  ** رفت نور از مه خیالی مانده 
  • Bulut ardında kalmasından o Ay'ın nûru zayıflar, tam ay halinde iken yeni hilâlden daha zayıf olur. (TM)
  • از حجاب ابر نورش شد ضعیف  ** کم ز ماه نو شد آن بدر شریف 
  • Bulut ve toz yüzünden ay, bir hayal gibi görünür. İşte beden bulutu da bizi hayal düşüncesine sürer.
  • مه خیالی می‌نماید ز ابر و گرد  ** ابر تن ما را خیال‌اندیش کرد 
  • Ayın lutfuna bak ki bu da onun lutfudur, çünkü bize, bulutlar düşmanımızdır demiştir.
  • لطف مه بنگر که این هم لطف اوست  ** که بگفت او ابرها ما را عدوست 
  • Ay, ne buluta aldırış eder, ne toza. O, göğün yücesindedir.
  • مه فراغت دارد از ابر و غبار  ** بر فراز چرخ دارد مه مدار 
  • Bulut bizim canımıza düşmandır. Bulut bizim gözümüzden ayı gizler. 690
  • ابر ما را شد عدو و خصم جان  ** که کند مه را ز چشم ما نهان 
  • Bu perde, huriyi Zâl gibi kuvvetlendirir, dolunayı yeni aydan daha noksan bir hale getirir.
  • حور را این پرده زالی می‌کند  ** بدر را کم از هلالی می‌کند