English    Türkçe    فارسی   

6
1123-1132

  • Şehvetini yemeden içmeden kestin mi, şehvet yüce akıl cihetine düşer, oradan baş gösterir.
  • چون ببندی شهوتش را از رغیف  ** سر کند آن شهوت از عقل شریف 
  • Hani bir ağacın kötü dallarını budarsın da iyi dallarından dal budak verir, o dallar kuvvetlenir ya.
  • هم‌چو شاخی که ببری از درخت  ** سر کند قوت ز شاخ نیک‌بخت 
  • Kuyruğunu o tarafa çevirdin mi geri geri gitse bile sığınılacak yere kadar varır, dayanır. 1125
  • چونک کردی دم او را آن طرف  ** گر رود پس پس رود تا مکتنف 
  • Ne mutludur binicisine râm olan ve doğru giden atlar. Onlar, ne geri giderler, ne huysuzluk ederler.
  • حبذا اسپان رام پیش‌رو  ** نه سپس‌رو نه حرونی را گرو 
  • Allah Kelim’i Musa gibi hızlı hızlı gider, bir kilim gibi Bahreyn’e kadar varır, yayılır.
  • گرم‌رو چون جسم موسی کلیم  ** تا به بحرینش چو پهنای گلیم 
  • Musa’nın gittiği yol, tam yedi yüz yıllık yoldu, o sevda ile bu kadar uzun yolu aştı.
  • هست هفصدساله راه آن حقب  ** که بکرد او عزم در سیران حب 
  • Bedenindeki gidiş gayreti bu kadardı. Canındaki gayretse ta İlliyn’e değdi.
  • همت سیر تنش چون این بود  ** سیر جانش تا به علیین بود 
  • İyi biniciler, birbirlerini geçmek için atlarını sürdüler. Karınları şiş battallarsa ahırda kala kaldılar. 1130
  • شهسواران در سباقت تاختند  ** خربطان در پایگه انداختند 
  • Örnek
  • مثل 
  • Hani bir kervan bir köye gelip çatmış, orada açık bir kapı görmüştü.
  • آن‌چنان که کاروانی می‌رسید  ** در دهی آمد دری را باز دید 
  • Kervan halkından biri bu kocakarı soğuğunda eşyamızı buraya atalım, birkaç gün burada kalalım dedi.
  • آن یکی گفت اندرین برد العجوز  ** تا بیندازیم اینجا چند روز