English    Türkçe    فارسی   

6
1238-1247

  • Ekmek alınca dedi ki: Yarabbi sen bu kulunu hoşlukla, selâmetle evine barkına kavuştur.
  • چون ستد زو نان بگفت ای مستعان  ** خوش به خان و مان خود بازش رسان 
  • Geylân’lı kızıp a çirkin herif dedi, eğer ev bark, benim gördüğüm ev barksa oraya Allah, seni kavuştursun!
  • گفت خان ار آنست که من دیده‌ام  ** حق ترا آنجا رساند ای دژم 
  • Aşağılık kişiler, her söz söyleyeni hor hakir bir hale getirirler. Sözü yüceyse, değerliyse bile o sözün kaderini düşürürler. 1240
  • هر محدث را خسان باذل کنند  ** حرفش ار عالی بود نازل کنند 
  • Çünkü söz, dinleyene göre söylenir; terzi kaftanı adamın boyuna göre biçer.
  • زانک قدر مستمع آید نبا  ** بر قد خواجه برد درزی قبا 
  • (BASLIK YOK)
  • صفت آن عجوز 
  • Mademki meclisteki dinleyenler aşağılık kişiler, aşağılık söz söylemeden başka çare yok.
  • چونک مجلس بی چنین پیغاره نیست  ** از حدیث پست نازل چاره نیست 
  • Bu sözü rehine koy da yine o kocakarının hikâyesine başla.
  • واستان هین این سخن را از گرو  ** سوی افسانه‌ی عجوزه باز رو 
  • Bir insan kocaldı da bu yolda er olmadı mı adını kocakarı takıver!
  • چون مسن گشت و درین ره نیست مرد  ** تو بنه نامش عجوز سال‌خورد 
  • Ne sermayesi var, ne değeri, ne de bir sermaye kabul edecek kabiliyeti. 1245
  • نه مرورا راس مال و پایه‌ای  ** نه پذیرای قبول مایه‌ای 
  • Ne hoş ve güzel bir şey verir, ne alır. Ne manâsı var ne anlama liyakati.
  • نه دهنده نی پذیرنده‌ی خوشی  ** نه درو معنی و نه معنی‌کشی 
  • Ne dili var ne kulağı, ne aklı var; ne gözü. Ne kendinde, ne kendinden geçmiş, ne de düşünceye sahip.
  • نه زبان نه گوش نه عقل و بصر  ** نه هش و نه بیهشی و نه فکر