English    Türkçe    فارسی   

6
1914-1923

  • İş yayılır, ortaya düşerse bile dertlenme. O defineden senden başka hiç kimsecik, bir arpa bile alamaz.
  • ور شود آن فاش هم غمگین مشو  ** که نیابد غیر تو زان نیم جو 
  • Elde etmen uzarsa sakın ümitsizlenme. Her an “ Allahdan ümit kesmeyin” âyetini vird edin. 1915
  • ور کشد آن دیر هان زنهار تو  ** ورد خود کن دم به دم لاتقنطوا 
  • O muştucu, bunu söyleyip elini, adamın göğsüne koydu, hadi dedi, yürü, zahmet çek!
  • این بگفت و دست خود آن مژده‌ور  ** بر دل او زد که رو زحمت ببر 
  • O genç, dalgınlık âleminden kendine gelince ferahından âdeta dünyaya sığmıyordu.
  • چون به خویش آمد ز غیبت آن جوان  ** می‌نگنجید از فرح اندر جهان 
  • Allah’nın koruması ve lûtfu olmasaydı sevincinden çatlayacaktı doğrusu.
  • زهره‌ی او بر دریدی از قلق  ** گر نبودی رفق و حفظ و لطف حق 
  • Öyle bir sevinmişti ki. Kulağı, altı yüz perdenin ardından Allah sesini duymuştu.
  • یک فرح آن کز پس شصد حجاب  ** گوش او بشنید از حضرت جواب 
  • İşitme duygusu, perdeleri aşmış, başını yüceltmiş, feleği geçmişti. 1920
  • از حجب چون حس سمعش در گذشت  ** شد سرافراز و ز گردون بر گذشت 
  • Öyle bir an olur ki insanın görüş duygusu, ibret ıssı olur, gaip perdesinden bile geçer.
  • که بود کان حس چشمش ز اعتبار  ** زان حجاب غیب هم یابد گذار 
  • Duyguları, perdeyi aştı mı artık birbiri ardına ve boyuna görür, duyar.
  • چون گذاره شد حواسش از حجاب  ** پس پیاپی گرددش دید و خطاب 
  • Adam, kâğıtçı dükkânına geldi. Meşk kâğıtlarına el attı.
  • جانب دکان وراق آمد او  ** دست می‌برد او به مشقش سو به سو