English    Türkçe    فارسی   

6
2384-2393

  • Akıl padişahı, kafesi kırdı mı kuşların her biri, bir tarafa uçar.
  • چون قفس را بشکند شاه خرد  ** جمع مرغان هر یکی سویی پرد 
  • Bundan önce neşelenerek, sevinerek kendi cinsinin havası ile geldiği yere uçar giderdi ya. 2385
  • پر گشاید پیش ازین بر شوق و یاد  ** در هوای جنس خود سوی معاد 
  • Kafeste ve zindan da iken de her an ağlayıp inleyerek kanat açar ama uçmaya yol ve imkân yoktur.
  • پر گشاید هر دمی با اشک و آه  ** لیک پریدن ندارد روی و راه 
  • Fakat yol oldu mu her biri, anarak kanat açtığı yere uçar, yel gibi uçup gider.
  • راه شد هر یک پرد مانند باد  ** سوی آن کز یاد آن پر می‌گشاد 
  • Ağlayıp ah ettiği tarafa fırsat buldu mu koşar, uçup kavuşur.
  • آن طرف که بود اشک و آه او  ** چونک فرصت یافت باشد راه او 
  • Bedenine bak. Bu cüzüler, nereden toplanıp bedenine geldi.
  • در تن خود بنگر این اجزای تن  ** از کجاها گرد آمد در بدن 
  • Kimisi suya, kimisi toprağa, kimisi yele, kimisi ateşe mensup. Kimi arştan gelmiş, kimi ferşten. Kimisi güzel, kimisi çirkin. 2390
  • آبی و خاکی و بادی و آتشی  ** عرشی و فرشی و رومی و گشی 
  • Her biri kar korkusundan bu kervansaraya sinmiş, geldikleri yere tekrar dönmeyi umuyor.
  • از امید عود هر یک بسته طرف  ** اندرین کاروانسرا از بیم برف 
  • Çeşit çeşit kar var, her taraf donmuş, hiçbir yerde hayat kalmamış. O adalet güneşinden uzak kalmışlar, o uzaklık kışından buz kesilmişler.
  • برف گوناگون جمود هر جماد  ** در شتای بعد آن خورشید داد 
  • Fakat o kızgın güneşin harareti bir geldi mi dağ bile kum ve yün kesilir.
  • چون بتابد تف آن خورشید جشم  ** کوه گردد گاه ریگ و گاه پشم