English    Türkçe    فارسی   

6
272-281

  • Bu sevda yüzünden köleciğin gönlü yaralıydı ama derdini kimseciklere söyleyemiyordu.
  • آن غلامک دم نزد از حال خویش  ** کز چه می‌آید برو در سینه نیش 
  • Bir gece zengin adam karısına dedi ki: Kimseye duyurmadan, gizlice onun halini sor soruştur bakalım.
  • گفت خاتون را شبی شوهر که تو  ** باز پرسش در خلا از حال او 
  • Sen onun anası sayılırsın. Derdini sana açar elbette.
  • تو به جای مادری او را بود  ** که غم خود پیش تو پیدا کند 
  • Kadın, bu sözü kulağına koyunca ertesi gün kölenin yanına gitti. 275
  • چونک خاتون در گوش این کلام  ** روز دیگر رفت نزدیک غلام 
  • Yüzlerce nazla, muhabbetle başını karıştırmaya, saçlarını taramaya başladı.
  • پس سرش را شانه می‌کرد آن ستی  ** با دو صد مهر و دلال و آشتی 
  • Şefkatli analar gibi onu yumuşattı, nihayet söyletmeye muvaffak oldu.
  • آنچنان که مادران مهربان  ** نرم کردش تا در آمد در بیان 
  • Köle dedi ki: Senden bunu mu umardım ben? Kızını inatçı bir yabancıya veresin.
  • که مرا اومید از تو این نبود  ** که دهی دختر به بیگانه‌ی عنود 
  • Bizim efendimizin kızı olsun, biz de ona âşık olalım da o başkasına varsın? Yazık değil mi?
  • خواجه‌زاده‌ی ما و ما خسته‌جگر  ** حیف نبود که رود جای دگر 
  • Kadın bu söze öyle kızdı ki onu dövüp damdan aşağıya atmak istedi. 280
  • خواست آن خاتون ز خشمی که آمدش  ** که زند وز بام زیر اندازدش 
  • O kim oluyor diyordu, bir kahpenin Hintli bir oğlu. Nasıl oluyor da bir efendinin kızına tamah ediyor?
  • کو که باشد هندوی مادرغری  ** که طمع دارد به خواجه دختری