English    Türkçe    فارسی   

6
2751-2760

  • Babalarından izin alıp onu birazcık sahraya gezmeye götürmek istedikleri zaman bir şeyler sezinlemişti.
  • از پدر چون خواستندش دادران  ** تا برندش سوی صحرا یک زمان 
  • Hepsi de ona, Yusuf’a bir zarar gelir diye düşünme. Bir iki günceğiz müsaade et baba.
  • جمله گفتندش میندیش از ضرر  ** یک دو روزش مهلتی ده ای پدر 
  • که چرا ما را نمی داری امین ** یوسف خود را به سیران و ظعین
  • Yeşilliklerde beraber gezip tozalım. Biz, onu çağırıyoruz ama emniyet ve ihsan sahibi kişileriz dediler.
  • تا به هم در مرجها بازی کنیم  ** ما درین دعوت امین و محسنیم 
  • Yakup, şu kadar biliyorum ki onu benim yanımdan alıp götürmenizden gönlümde bir dert, bir elem peydahlanıyor. 2755
  • گفت این دانم که نقلش از برم  ** می‌فروزد در دلم درد و سقم 
  • Gönlüm, asla yalan söylemez. Çünkü o arş nurundan nurlanmıştır dedi.
  • این دلم هرگز نمی‌گوید دروغ  ** که ز نور عرش دارد دل فروغ 
  • Yakup’un şu gönlünün burkulması yok mu işte o, bu işte bir kötülük olduğuna katî bir delildi. Fakat kaza ve kaderden kaçmasına imkan yoktu.
  • آن دلیل قاطعی بد بر فساد  ** وز قضا آن را نکرد او اعتداد 
  • Kaza ve kader hükmünü işleyecekti. Onun için Yakup da bu kadar nişaneler gördüğü halde yine de Yusuf’u gönderdi.
  • در گذشت از وی نشانی آن‌چنان  ** که قضا در فلسفه بود آن زمان 
  • Körün, kuyuya düşmesine şaşılmaz, fakat yolu gören de düşer, buna şaşılır işte.
  • این عجب نبود که کور افتد به چاه  ** بوالعجب افتادن بینای راه 
  • Bu kaza ve kaderin çeşit çeşit işleri vardır. Adamın gözünü, Tanrı nasıl dilerse öyle bağlar. 2760
  • این قضا را گونه گون تصریفهاست  ** چشم‌بندش یفعل‌الله ما یشاست