- Sen vakitsiz öten horozsun başını kesmeli. Ahmağın mazereti dinlenmez.
 
		    - مرغ بیوقتی سرت باید برید ** عذر احمق را نمی شاید شنید
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Ahmağın özrü kabahatinden beter olur. Cahilin özrü her ilmin zehridir.   1160
 
		    - عذر احمق بدتر از جرمش بود ** عذر نادان زهر هر دانش بود
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ey tavşan! Senin özründe bilgi yok. Ben tavşan değilim ki kulağıma sokasın” dedi.
 
		    - عذرت ای خرگوش از دانش تهی ** من چه خرگوشم که در گوشم نهی
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tavşan “Padişahım, adam olmayanı da adam sırasına koy; zulüm görenin mazeretine kulak ver!
 
		    - گفت ای شه ناکسی را کس شمار ** عذر استم دیدهای را گوش دار
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Hele mevkiinin sadakası olarak yolunu şaşıranı kendi yolundan sürme!
 
		    - خاص از بهر زکات جاه خود ** گمرهی را تو مران از راه خود
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bütün ırmaklara su veren deniz bile her çöpü başının üstünde taşır.
 
		    - بحر کاو آبی به هر جو میدهد ** هر خسی را بر سر و رو مینهد
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Deniz, bu kereminden dolayı eksilmez; ihsanı yüzünden aşağılaşmaz” dedi.   1165
 
		    - کم نخواهد گشت دریا زین کرم ** از کرم دریا نگردد بیش و کم
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Aslan dedi ki: “Ben yerinde ve lâyık olana kerem ve ihsanda bulunurum; herkesin elbisesini boyuna göre biçerim.”
 
		    - گفت دارم من کرم بر جای او ** جامهی هر کس برم بالای او
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tavşan “Dinle, eğer lûtfa lâyık değilsem kahır ejderhasının önüne baş koydum, ne yaparsan yap!
 
		    - گفت بشنو گر نباشم جای لطف ** سر نهادم پیش اژدرهای عنف
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ben kuşluk vakti yola düştüm, arkadaşımla padişahıma geliyordum.
 
		    - من به وقت چاشت در راه آمدم ** با رفیق خود سوی شاه آمدم
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Arkadaşlarımla, senin için başka bir tavşanı da bana yoldaş etmiştiler.
 
		    - با من از بهر تو خرگوشی دگر ** جفت و همره کرده بودند آن نفر
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Bir erkek aslan, kulunuzun kanına kastetti. Yolda, bu iki yoldaşa da sataştı.   1170
 
		    - شیری اندر راه قصد بنده کرد ** قصد هر دو همره آینده کرد
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ben ona “Biz padişahlar padişahının kuluyuz, o kapının iki küçük kapı yoldaşıyız” dedim.
 
		    - گفتمش ما بندهی شاهنشهایم ** خواجهتاشان که آن درگهایم
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Dedi ki: “Utan be! Padişahlar padişahı dediğin kim oluyor? Benim huzurumda öyle her adam olamayanın adını anma!
 
		    - گفت شاهنشه که باشد شرم دار ** پیش من تو یاد هر ناکس میار
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Eğer huzurumdan iki adım ileri atarsan seni de, padişahını da paramparça ederim.”
 
		    - هم ترا و هم شهت را بر درم ** گر تو با یارت بگردید از درم
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - “Beni bırak, bir kerecik daha padişahımın yüzünü görüp seni haber vereyim” dedim.
 
		    - گفتمش بگذار تا بار دگر ** روی شه بینم برم از تو خبر
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Dedi ki: “Yoldaşını huzurumda rehin bırak; yoksa sen benim kanunumca kurbansın.”   1175
 
		    - گفت همره را گرو نه پیش من ** ور نه قربانی تو اندر کیش من
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ona çok yalvardık, hiç fayda etmedi. Yoldaşımı alıp beni yalnız bıraktı.
 
		    - لابه کردیمش بسی سودی نکرد ** یار من بستد مرا بگذاشت فرد
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Arkadaşım hem şişmanlık ve letafetçe, hem de güzellik ve irilik bakımından benim üç mislimdi.
 
		    - یارم از زفتی دو چندان بد که من ** هم به لطف و هم به خوبی هم به تن
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bundan böyle o aslan tarafından bu yol kapanmıştır, böyle bir düşman yüzünden, Padişahım, yol bağlıdır.
 
		    - بعد از این ز آن شیر این ره بسته شد ** رشتهی ایمان ما بگسسته شد
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bundan sonra tahsisattan ümidini kes. Ben doğru söylüyorum, doğru söz acıdır.
 
		    - از وظیفه بعد از این اومید بر ** حق همیگویم ترا و الحق مر
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Sana tahsisat lâzımsa yolu temizle. Haydi gel, o pervasızı oradan kaldır!” dedi.   1180
 
		    - گر وظیفه بایدت ره پاک کن ** هین بیا و دفع آن بیباک کن
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	      
		  
		  - Aslanın tavşana cevap vermesi ve onunla gitmesi
 
		  - جواب گفتن شیر خرگوش را و روان شدن با او
 
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Aslan dedi ki : “Bismillah, haydi gel bakalım, nerede o? Doğru söylüyorsan düş önüme!
 
		    - گفت بسم الله بیا تا او کجاست ** پیش در شو گر همیگویی تو راست
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onun da cezasını vereyim, onun gibi yüz tanesinin de. Fakat bu sözün yalansa seni cezalandırırım.”
 
		    - تا سزای او و صد چون او دهم ** ور دروغ است این سزای تو دهم
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tavşan; onu, kurduğu dolaba düşürmek için kılavuz gibi öne düştü.
 
		    - اندر آمد چون قلاووزی به پیش ** تا برد او را به سوی دام خویش