- Tanrı Kelim’i çobanlık ederken sürüden bir koyun kaçmıştı. Musa peşine düştü koşmaya başladı çarıklarını çıkardı ayaklarının altı şişti kabardı.
 
		    - گوسفندی از کلیم الله گریخت  ** پای موسی آبله شد نعل ریخت 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Akşama kadar onu aradı. Koyun da gözünden kayboldu.
 
		    - در پی او تا به شب در جست و جو  ** وان رمه غایب شده از چشم او 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Fakat nihayet koyun yorulup kaldı, Tanrı Kelim’i de onu yakaladı.
 
		    - گوسفند از ماندگی شد سست و ماند  ** پس کلیم الله گرد از وی فشاند 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Merhametle arkasını, başını okşamaya anası gibi onu sevmeye koyuldu.
 
		    - کف همیمالید بر پشت و سرش  ** مینواخت از مهر همچون مادرش 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Bir parçacık bile öfkelenmedi, kızmadı. Yalnız sevdi, acıdı, gözünden yaşlar döküldü.   3285
 
		    - نیم ذره طیرگی و خشم نی  ** غیر مهر و رحم و آب چشم نی 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Dedi ki: Tutalım bana acımadın kendi kendine neden zulmettin?
 
		    - گفت گیرم بر منت رحمی نبود  ** طبع تو بر خود چرا استم نمود 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tanrı, o anda meleklere dedi ki. Peygamberliğe Musa yaraşır.
 
		    - با ملایک گفت یزدان آن زمان  ** که نبوت را نمیزیبد فلان 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Mustafa buyurmuştur ki: Her peygamber, gençliğinde yahut çocukluğunda mutlaka çobanlık etmiştir.
 
		    - مصطفی فرمود خود که هر نبی  ** کرد چوپانیش برنا یا صبی 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Çobanlık etmeden o sınavı geçirmeden Tanrı, ona âlem başbuğluğunu vermez.
 
		    - بیشبانی کردن و آن امتحان  ** حق ندادش پیشوایی جهان 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Birisi sen de ettin mi? Diye sordu. Dedi ki: Ben de bir müddet çobanlık ettim.   3290
 
		    - گفت سایل هم تو نیز ای پهلوان  ** گفت من هم بودهام دهری شبان 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Vekarları, sabırları meydana çıksın diye Tanrı onları peygamber yapmadan çoban yapmıştır.
 
		    - تا شود پیدا وقار و صبرشان  ** کردشان پیش از نبوت حق شبان 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Her buyruk sahibinin de insanlara çobanlık ederken Tanrı buyruğunu gözetmesi gerektir.
 
		    - هر امیری کو شبانی بشر  ** آنچنان آرد که باشد متمر 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Kendisi sürüsünü güderken Musa gibi halîm olması, akıl ve tedbirle bu işi görmesi lâzımdır.
 
		    - حلم موسیوار اندر رعی خود  ** او به جا آرد به تدبیر و خرد 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Böyle, harekette bulunursa Tanrı ona ayın üstünde, yücelikler âleminde bir ruhani çobanlık verir.
 
		    - لاجرم حقش دهد چوپانیی  ** بر فراز چرخ مه روحانیی 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Nitekim peygamberleri de bu çobanlıktan kurtarmış, onlara temiz kulların çobanlığını vermiştir.   3295
 
		    - آنچنان که انبیا را زین رعا  ** بر کشید و داد رعی اصفیا 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Sen, bu çobanlıkta öyle doğru hareket ettin ki sana bir ayıp bulan kör olur.
 
		    - خواجه باری تو درین چوپانیت  ** کردی آنچ کور گردد شانیت 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Biliyorum Tanrı mükâfat olarak sana o âlemde de ebedî bir başbuğluk verir.
 
		    - دانم آنجا در مکافات ایزدت  ** سروری جاودانه بخشدت 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ben de deniz gibi cömert eline senin lûtfuna ihsanına güvenerek
 
		    - بر امید کف چون دریای تو  ** بر وظیفه دادن و ایفای تو 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Hiç yoktan tam dokuz bin altın borç ettim. Neredesin sen ki lûtfunla bu tortu saf bir hale gelsin.
 
		    - وام کردم نه هزار از زر گزاف  ** تو کجایی تا شود این درد صاف 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Neredesin ki yeşillik gibi gülesin de onu da al. Onun on mislini de al diyesin.   3300
 
		    - تو کجایی تا که خندان چون چمن  ** گویی بستان آن و ده چندان ز من 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Neredesin ki beni güldüresin, efendiler gibi lütufta bulunasın, ihsan edesin.
 
		    - تو کجایی تا مرا خندان کنی  ** لطف و احسان چون خداوندان کنی 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Neredesin ki beni hazinene götüresin da borçtan da emin edesin, yoksulluktan da.
 
		    - تو کجایی تا بری در مخزنم  ** تا کنی از وام و فاقه آمنم 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ben yeter dedikçe, sen ihsanını fazlalaştırasın da bunu da hatırım için al diyesin. 
 
		    - من همیگویم بس و تو مفضلم  ** گفته کین هم گیر از بهر دلم 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bir alem nasıl olurda toprak altına sığar? Bir gökyüzü nasıl olur da yere girer?
 
		    - چون همیگنجد جهانی زیر طین  ** چون بگنجد آسمانی در زمین 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Haşa Tanrı hakkı için sen, diriyken de bu alemden dışarıda değilsin, şimdi de.   3305
 
		    - حاش لله تو برونی زین جهان  ** هم به وقت زندگی هم این زمان