English    Türkçe    فارسی   

2
1297-1306

  • نور حسی کاو غلیظ است و گران ** هست پنهان در سواد دیده‏گان‏
  • Duyguya mensup olan nur bile, kesif ve cismani olmakla beraber gözlerin karasında gizlidir.
  • چون که نور حس نمی‏بینی ز چشم ** چون ببینی نور آن دینی ز چشم‏
  • Öfkenden sen duygu nurunu bile görmüyorsun, dine mensup nuru nasıl görürsün?
  • نور حس با این غلیظی مختفی است ** چون خفی نبود ضیایی کان صفی است‏
  • Duygu nuru, bu kadar kesafetiyle beraber gizli olursa ap-arı olan bir ışık nasıl olur da gizli olmaz?
  • این جهان چون خس به دست باد غیب ** عاجزی پیش گرفت و داد غیب‏ 1300
  • Bu cihan, gayp rüzgârının elinde bir saman çöpüne benzer, tamamıyla âcizdir. Gayp âleminin dileği,
  • گه بلندش می‏کند گاهیش پست ** گه درستش می‏کند گاهی شکست‏
  • Onu gâh yüceltir, gâh alçaltır. Gâh doğrultur, gâh kırar.
  • گه یمینش می‏برد گاهی یسار ** گه گلستانش کند گاهیش خار
  • Gâh sağa götürür, gâh sola… Gâh gül bahçesi haline kor, gâh diken haline.
  • دست پنهان و قلم بین خط گزار ** اسب در جولان و ناپیدا سوار
  • El gizlidir, yazı yazan kalemi gör. At oynayıp seğirtmekte, binici meydanda değil.
  • تیر پران بین و ناپیدا کمان ** جانها پیدا و پنهان جان جان‏
  • Fırlayıp giden oka bak, yay gizli. Canlar meydanda da canların canı görünmüyor.
  • تیر را مشکن که این تیر شهی است ** تیر پرتابی ز شصت آگهی است‏ 1305
  • Oku kırma. O padişah okudur. Yaydan çıkan ok değildir, her şeyi bilenin şastından atılmıştır.
  • ما رمیت إذ رمیت گفت حق ** کار حق بر کارها دارد سبق‏
  • Hak, “ Mâ remeyte iz remeyte” dedi. Allah’ın işi, bütün işlere örnektir, misaldir.