English    Türkçe    فارسی   

2
3492-3501

  • نه مرا او تهمت دزدی نهد ** نه مهارم را به غمازی دهد
  • O, ne beni hırsızlıkla töhmet altına alır ne yularımı bir gammaza verir!”
  • بانگ کردند اهل کشتی کای همام ** از چه دادندت چنین عالی مقام‏
  • Gemidekiler dediler ki: “Ey ulu, sana bu yüce makamı ne yüzden verdiler?”
  • گفت از تهمت نهادن بر فقیر ** و ز حق آزاری پی چیزی حقیر
  • Derviş, “Yoksulu töhmet altına almak, hor hakir bir şey için Hakk’ı incitmek yüzünden.
  • حاش لله بل ز تعظیم شهان ** که نبودم در فقیران بد گمان‏ 3495
  • Hâşa, bu yüzden değil. Ululara tazim ettiğimden. Çünkü ben, yoksullar hakkında hiç kötü zanna düşmedim.
  • آن فقیران لطیف خوش نفس ** کز پی تعظیمشان آمد عبس‏
  • Onlar öyle lâtif, öyle nefesleri hoş kişilerdir ki onları ululamak için Allah’tan “ Abese” suresi geldi.
  • آن فقیری بهر پیچا پیچ نیست ** بل پی آن که بجز حق هیچ نیست‏
  • Onların yoksulluğu, dünyayı dönüp dolaşma yüzünden ve dünyalık için değil. Hak’tan başka hiçbir şey olmadığından onlarda yokluğu, yoksulluğu kabul etmişlerdir.
  • متهم چون دارم آنها را که حق ** کرد امین مخزن هفتم طبق‏
  • Nasıl töhmet altına alabilirim ki. Hak, ondan yedinci kat göğe kadar hazinelerine emin etmiştir” dedi.
  • متهم نفس است نه عقل شریف ** متهم حس است نه نور لطیف‏
  • Töhmetli nefistir; yüce akıl değil. Töhmetli duygudur; lâtif nur değil.
  • نفس سوفسطایی آمد می‏زنش ** کش زدن سازد نه حجت گفتنش‏ 3500
  • Nefis Sofestai olmuştur, vur nefsin kafasına! Çünkü hakikati kötekle anlar, delil getirmekle değil.
  • معجزه بیند فروزد آن زمان ** بعد از آن گوید خیالی بود آن‏
  • Mucize görür, aydınlanır. Sonradan der ki: O bir hayaldi.