English    Türkçe    فارسی   

2
598-607

  • صبر شیرین از خیال خوش شده ست ** کان خیالات فرج پیش آمده ست‏
  • Sabır, güzel hayallerle tatlılaşır. Çünkü her şeyden evvel içinde bulunduğun sıkıntıdan kurtulma hayaline düşersin.
  • آن فرج آید ز ایمان در ضمیر ** ضعف ایمان ناامیدی و زحیر
  • O kurtuluş ümidi, içteki imandan gelir. İman zayıflığından da ümitsizliğe, iç sıkıntısına uğrarsın.
  • صبر از ایمان بیابد سر کله ** حیث لا صبر فلا إیمان له‏ 600
  • Sabır, iman yüzünden baş tacı olur. Bundan dolayıdır ki sabrı olmayanın imanı da yoktur.
  • گفت پیغمبر خداش ایمان نداد ** هر که را صبری نباشد در نهاد
  • Peygamber “Allah, gönlünde sabrı olmayana iman da vermemiştir.” dedi.
  • آن یکی در چشم تو باشد چو مار ** هم وی اندر چشم آن دیگر نگار
  • O, senin gözüne yılan gibi görünür ama ötekinin gözüne güzel görünür.
  • ز انکه در چشمت خیال کفر اوست ** و آن خیال مومنی در چشم دوست‏
  • Çünkü senin gözünde onun küfrünün, kötülüğünün hayali var, halbuki dostun gözünde onun müminlik hayali cilve etmekte.
  • کاندر این یک شخص هر دو فعل هست ** گاه ماهی باشد او و گاه شست‏
  • Görüyorsun ya... Bu bir kişide iki iş de var. Gâh balık oluyor, gâh olta!
  • نیم او مومن بود نیمیش گبر ** نیم او حرص آوری نیمیش صبر 605
  • Yarısı mümin, yarısı kâfir. Yarısı hırs, yarısı sabır!
  • گفت یزدانت فمنکم مومن ** باز منکم کافر گبر کهن‏
  • Allah “ İçimizde mümin var de var, kâfir ve eski putperest de” dedi.
  • همچو گاوی نیمه‏ی چپش سیاه ** نیمه‏ی دیگر سپید همچو ماه‏
  • Öküz gibi... Yarısı kara, yarısı ay gibi bembeyaz.