English    Türkçe    فارسی   

2
648-657

  • گفت قاضی کش بگردانید فاش ** گرد شهر این مفلس است و بس قلاش‏
  • Kadı dedi ki: “ bu müflis fazlasıyla da dolandırıcı bir adam diye şehri alenen dolaştırın.
  • کو به کو او را مناداها زنید ** طبل افلاسش عیان هر جا زنید
  • Tellallar, yer, yer bağırıp onun müflisliğini her tarafta ilân etsinler.
  • هیچ کس نسیه بنفروشد بدو ** قرض ندهد هیچ کس او را تسو 650
  • Kimse ona veresiye bir şey satmasın, kimse ona bir mangır bile borç vermesin.
  • هر که دعوی آردش اینجا به فن ** بیش زندانش نخواهم کرد من‏
  • Birisi hilesine uğrar da o yüzden davaya kalkışırsa artık onu hapse atmam.
  • پیش من افلاس او ثابت شده است ** نقد و کالا نیستش چیزی به دست‏
  • Çünkü iflası bence sabit olmuştur. Elinde ne parası var, ne pulu!” dedi.
  • آدمی در حبس دنیا ز آن بود ** تا بود کافلاس او ثابت شود
  • Âdemoğlu da iflası sabit oluncaya kadar bu dünya hapishanesinde kalır.
  • مفلسی دیو را یزدان ما ** هم منادی کرد در قرآن ما
  • Allah’ımız da İblisinin müflisliğini Kuran’la bize bildirmiş, her tarafa yaymıştır.
  • کاو دغا و مفلس است و بد سخن ** هیچ با او شرکت و سودا مکن‏ 655
  • O hilekâr, müflis ve kötü sözlüdür. Onunla hiçbir suretle ortak olma, oyuna girişme.
  • ور کنی او را بهانه آوری ** مفلس است او صرفه از وی کی بری‏
  • Alışverişe girişirsen kâr edemezsin, çünkü o müflistir, ondan nasıl olur da bir şey elde edebilirsin? diye anlatmıştır.
  • حاضر آوردند چون فتنه فروخت ** اشتر کردی که هیزم می‏فروخت‏
  • İş bu dereceye gelince odun, satan bir Kürdün devesini getirdiler.