English    Türkçe    فارسی   

3
1471-1480

  • که بهر وعظی بمیراند دویست ** آدمی را صوت خوبش کرد نیست
  • Her vaazında iki yüz kişi ölmekte… Güzel sesi insanları candan etmekte.
  • شیر و آهو جمع گردد آن زمان ** سوی تذکیرش مغفل این از آن
  • Aslanlar, ceylânlar vaazına gelmekte… Ne onun bundan haberi var, ne bunun ondan!
  • کوه و مرغان هم‌رسایل با دمش ** هردو اندر وقت دعوت محرمش
  • Sesine dağlar da ses veriyor, kuşlarda. Onun davetine ikisi de mahrem.
  • این و صد چندین مرورا معجزات ** نور رویش بی جهان و در جهات
  • Onun, bunun gibi ve daha buna benzer yüzlerce mucizeleri var. Yüzünün nuru, cihetlere sığmıyor, bütün cihetleri de kaplamış.
  • با همه تمکین خدا روزی او ** کرده باشد بسته اندر جست و جو 1475
  • Bunca yücelikle beraber Allah, onun bile rızkını çalışmadan vermiyor. Rızıklanması çalışmasına bağlı.
  • بی زره‌بافی و رنجی روزیش ** می‌نیاید با همه پیروزیش
  • Bunca yüceliğine rağmen zırh yapmadıkça, zahmet çekmedikçe rızkı gelmiyor.
  • این چنین مخذول واپس مانده‌ای ** خانه کنده دون و گردون‌رانده‌ای
  • Hâlbuki sen böyle bayağı ve perişan bir halde kalmış, evinin bucağına kapanmış, felekzede olmuş gitmişsin.
  • این چنین مدبر همی خواهد که زود ** بی تجارت پر کند دامن ز سود
  • Hâlbuki bu adam bunca tersliği ile bunca adiliği ile beraber hemencecik, ticaretsiz eteğini kârla doldurmayı istemekte.
  • این چنین گیجی بیامد در میان ** که بر آیم بر فلک بی نردبان
  • Bu çeşit ahmak bir herif ortaya çıkmışta gökyüzüne merdivensiz çıkayım diyor.”
  • این همی‌گفتش بتسخر رو بگیر ** که رسیدت روزی و آمد بشیر 1480
  • Birisi alaya alıp “Haydi yürü, rızkın ulaştı, müjdeci geldi” demekte,