English    Türkçe    فارسی   

6
4853-4862

  • کوری او رست طفل وحی کش  ** ماند خون‌های دگر در گردنش 
  • Onun gördüğü, vahyi getirecek çocuğu yetiştirdi. Başkalarının kanları, boynunda kaldı.
  • از پدر یابید آن ملک ای عجب  ** تا غرورش داد ظلمات نسب 
  • Acaba o saltanatı babadan mı bulmuştu da gururu, kendisini soy sop karanlıklarına daldırdı?
  • دیگران را گر ام و اب شد حجاب  ** او ز ما یابید گوهرها به جیب  4855
  • Başkalarına ana, baba perde kesilir. Fakat o, yeninde, yakasında bulunan mücevherleri bizden buldu.
  • گرگ درنده‌ست نفس بد یقین  ** چه بهانه می‌نهی بر هر قرین 
  • Şüphe yok ki kötü bir arkadaş olan nafis, yırtıcı bir kurttur. Sen ona bak, ne diye her arkadaşa bahane bulup duruyorsun?
  • در ضلالت هست صد کل را کله  ** نفس زشت کفرناک پر سفه 
  • Sapıklık âleminde her kele bir külah vardır. Çirkin kâfir ve işi gücü pislikten ibaret nefis diyorum ya.
  • زین سبب می‌گویم این بنده‌ی فقیر  ** سلسله از گردن سگ برمگیر 
  • Ey yoksul, bunun için diyorum işte. Köpeğin boynundan tasmayı çözme.
  • گر معلم گشت این سگ هم سگست  ** باش ذلت نفسه کو بدرگست 
  • Bu köpek, terbiye edilse bile yine köpektir. "Ne mutlu nefsini aşağılayana" hükmüne uy, o, kötü damarlıdır.
  • فرض می‌آری به جا گر طایفی  ** بر سهیلی چون ادیم طایفی  4860
  • Taif sahtiyanı gibi bir Süheyl yıldızının etrafında döner dolaşırsan farzı yerine getirmiş olursun,
  • تا سهیلت وا خرد از شر پوست  ** تا شوی چون موزه‌ای هم‌پای دوست 
  • Nihayet Süheyl yıldızı, onu deri şerrinden kurtarır. Bu suretle de sevgilinin ayağına giydiği çediğe dönersin.
  • جمله قرآن شرح خبث نفس‌هاست  ** بنگر اندر مصحف آن چشمت کجاست 
  • Bütün Kur'an, nefsin kötülüklerini anlatmadadır. Mushafa bak da, gör, fakat sende o göz nerde?