English    Türkçe    فارسی   

3
2537-2546

  • هین بگو که ناطقه جو می‌کند ** تا به قرنی بعد ما آبی رسد
  • Kendine gel, söyle, söyle ki söyleme kabiliyeti bizden sonraki zamanlarda aksın diye ırmak yolunu kazmakta.
  • گرچه هر قرنی سخن‌آری بود ** لیک گفت سالفان یاری بود
  • Her devirde söz söyleyen bulunur; bulunur ama geçmişlerin sözleri daha faydalıdır.
  • نه که هم توریت و انجیل و زبور ** شد گواه صدق قرآن ای شکور
  • Ey şükreden kişi, Tevrat, İncil ve Zebur, Kur’an’ın doğruluğuna şahadet etmedi mi?
  • روزی بی‌رنج جو و بی‌حساب ** کز بهشتت آورد جبریل سیب 2540
  • Zahmetsiz ve sayıya gelmez bir rızık ara da Cebrail sana cennetten elma getirsin.
  • بلک رزقی از خداوند بهشت ** بی‌صداع باغبان بی رنج کشت
  • Hatta bahçıvanın lâflarıyla başın ağrımadan ekmek zahmetine düşmeden cennetin sahibinden rızıklanasın.
  • زانک نفع نان در آن نان داد اوست ** بدهدت آن نفع بی توسیط پوست
  • Çünkü ekmekteki fayda ve lezzet, Allah ihsanıdır. Dilerse sana o faydalı kabuğu, yani ekmeği vasıta etmeksizin de verir.
  • ذوق پنهان نقش نان چون سفره‌ایست ** نان بی سفره ولی را بهره‌ایست
  • Ekmeğin sureti, ekmekteki faydaya, zevk ve lezzete bir sofradır. Fakat sofrasız ekmek yemek, velinin harcıdır.
  • رزق جانی کی بری با سعی و جست ** جز به عدل شیخ کو داود تست
  • Can rızkını senin Davud’un olan şeyhin himmeti olmadıkça nasıl olur da çalışıp çabalamayla elde edebilirsin?
  • نفس چون با شیخ بیند کام تو ** از بن دندان شود او رام تو 2545
  • Nefis şeyhle adım attığını, ona uyduğunu görürse zorla sana râm olur.
  • صاحب آن گاو رام آنگاه شد ** کز دم داود او آگاه شد
  • Öküz sahibi de Davud’un sözünü anlayınca râm oldu.