English    Türkçe    فارسی   

3
2896-2905

  • شکر جان نعمت و نعمت چو پوست ** ز آنک شکر آرد ترا تا کوی دوست
  • Şükür, nimetin canıdır, nimetse deriye benzer. Çünkü seni sevgiliye kadar ulaştıran şükürdür.
  • نعمت آرد غفلت و شکر انتباه ** صید نعمت کن بدام شکر شاه
  • Nimet, insana gaflet verir, şükürse uyandırır. Padişahın şükür tuzağıyla nimet avlamaya gör!
  • نعمت شکرت کند پرچشم و میر ** تا کنی صد نعمت ایثار فقیر
  • Şükür nimeti, gözünü doyurur, seni bey yapar. Bu suretle de yoksullara yüzlerce nimet bağışlarsın.
  • سیر نوشی از طعام و نقل حق ** تا رود از تو شکم‌خواری و دق
  • Allah yemeğinden ye, doy da senden oburluk, tamah ve şuna buna ihtiyacını arz etme illeti geçsin.
  • منع کردن انبیا را از نصیحت کردن و حجت آوردن جبریانه
  • Münkirlerin, Peygamberleri nasihatten menetmeleri ve Cebriler gibi delil getirmeleri
  • قوم گفتند ای نصوحان بس بود ** اینچ گفتید ار درین ده کس بود 2900
  • Onlar dediler ki: “A öğütçüler, iyi söylüyorsunuz ama bu köyde adam olsa!
  • قفل بر دلهای ما بنهاد حق ** کس نداند برد بر خالق سبق
  • Allah, bizim gönlümüzü kilitledi, kimse Allah’tan ileri geçemez ki.
  • نقش ما این کرد آن تصویرگر ** این نخواهد شد بگفت و گو دگر
  • Her şeyi düzüp koşan Allah, bizi de böyle düzdü koştu. Kimse bu dedikoduyla kaderimizi değiştiremez.
  • سنگ را صد سال گویی لعل شو ** کهنه را صد سال گویی باش نو
  • Taşa istersen tam yüzyıl boyuna lâl olsana de… Eskiye tam yüzyıl yenilen diye söyle dur.
  • خاک را گویی صفات آب گیر ** آب را گویی عسل شو یا که شیر
  • Toprağa yüzyıl su gibi arı duru ol desen, suya bal ol, süt kesil desen ne fayda!
  • خالق افلاک او و افلاکیان ** خالق آب و تراب و خاکیان 2905
  • Gökleri ve göklerdeki şeyleri yaratan… Suyu, toprağı ve topraktakileri halk eden Allah,