English    Türkçe    فارسی   

3
3084-3093

  • تو نمی‌دانی که از هر دو کیی ** غرقه‌ای اندر سفر یا ناجیی
  • Yolda gark mı olacaksın, kurtulup sağlıkla, selâmetle gideceğin yere mi varacaksın? Bu ikisinden hangisi başına gelecek, bilemezsin ki,
  • گر بگویی تا ندانم من کیم ** بر نخواهم تاخت در کشتی و یم 3085
  • Eğer ne olacağım, başına ne gelecek? Bunu bilmedikçe gemiye binmem.
  • من درین ره ناجیم یا غرقه‌ام ** کشف گردان کز کدامین فرقه‌ام
  • Bu seferden kurtulacak mıyım, yoksa yolda boğulacak mıyım? Ne olacağımı bildir bana.
  • من نخواهم رفت این ره با گمان ** بر امید خشک همچون دیگران
  • Ben, başkaları gibi kuru bir ümide kapılıp şüpheyle yola düşmem dersen,
  • هیچ بازرگانیی ناید ز تو ** زانک در غیبست سر این دو رو
  • Hiçbir ticarette bulunamazsın. Çünkü bu ikisi de gaybdadır, sırdır.
  • تاجر ترسنده‌طبع شیشه‌جان ** در طلب نه سود دارد نه زیان
  • Pul şişe gibi ruhu incecik olan, cüz’i bir şeyden kırılıveren korkak tacir, ticaretinden ne fayda görür, ne ziyan eder.
  • بل زیان دارد که محرومست و خوار ** نور او یابد که باشد شعله‌خوار 3090
  • Hatta fayda şöyle dursun ziyan eder, mahrum kalır, hor olur. Kimde yanış varsa nuru o bulur.
  • چونک بر بوکست جمله کارها ** کار دین اولی کزین یابی رها
  • Çünkü bütün işler, ihtimalle yapılır. Sen de din işini üstün ve ön planda tut da kurtul.
  • نیست دستوری بدینجا قرع باب ** جز امید الله اعلم بالصواب
  • Bu kapıyı ümitten başka bir şeyle açmaya izin yok… Allah, doğrusunu daha iyi bilir.
  • بیان آنک ایمان مقلد خوفست و رجا
  • Mukallidin imanı korku ve ümittir
  • داعی هر پیشه اومیدست و بوک ** گرچه گردنشان ز کوشش شد چو دوک
  • Çalışanların boyunları iğ gibi incelse de yine insanı her sanata sevk eden ümittir, ihtimaldir.