English    Türkçe    فارسی   

3
3094-3103

  • بامدادان چون سوی دکان رود ** بر امید و بوک روزی می‌دود
  • Sabahleyin dükkânına giden rızık elde etmek ümidiyle koşar gider.
  • بوک روزی نبودت چون می‌روی ** خوف حرمان هست تو چونی قوی 3095
  • Rızık ümidi olmasa nasıl olur da gidersin? Mahrumiyet korkusu olursa nasıl olur da kuvvet bulursun?
  • خوف حرمان ازل در کسب لوت ** چون نکردت سست اندر جست و جوت
  • Belki ezelde sana bir rızık verilmemiştir. Bu ezeli mahrumiyet korkusu, nasıl oluyor da yiyeceğini, içeceğini elde etmek için çalışıp çabalamanda, arayıp taramanda seni âciz, kuvvetsiz bir hale sokmuyor?
  • گویی گرچه خوف حرمان هست پیش ** هست اندر کاهلی این خوف بیش
  • Deseler, dersin ki: “Çalıştığım halde bir şey elde edememek korkusu da var. Var ama bu korku tembellikte daha fazla.
  • هست در کوشش امیدم بیشتر ** دارم اندر کاهلی افزون خطر
  • Çalışırsam belki kazanırım; bunda ümidim daha çok… Tembellikte daha fazla zarar var.
  • پس چرا در کار دین ای بدگمان ** دامنت می‌گیرد این خوف زیان
  • Peki, a kötü zanna düşen, ya neden din işinde bu ziyan korkusu eteğini tutuyor öyleyse?
  • یا ندیدی کاهل این بازار ما ** در چه سودند انبیا و اولیا 3100
  • Yoksa bu bizim pazarımızın tacirleri olan peygamberlerle velilerin ne kârlar elde ettiklerini görmedin mi ki?
  • زین دکان رفتن چه کانشان رو نمود ** اندرین بازار چون بستند سود
  • Onlara bu dükkânı terk etmekle neler yüz gösterdi… Bu pazarda nasıl kârlar ettiler… Haberin yok mu ki?
  • آتش آن را رام چون خلخال شد ** بحر آن را رام شد حمال شد
  • Ateş onlara halhal gibi râm oldu, deniz, onların emrine uydu, onları baş üstüne taşıdı.
  • آهن آن را رام شد چون موم شد ** باد آن را بنده و محکوم شد
  • Demir, onlara râm oldu, mum kesildi… Rüzgâr, onlara kul oldu, hükümlerine girdi!
  • بیان آنک رسول علیه السلام فرمود ان لله تعالی اولیاء اخفیاء
  • Resulullâh sallallâhu aleyhi ve selem, “Şüphe yok ki Allah’ın gizli velileri var” buyurdu