English    Türkçe    فارسی   

3
3217-3226

  • گوش گیری آب را تو می‌کشی ** سوی زرع خشک تا یابد خوشی
  • Suyun kulağını çeker, kurumuş nebatlar yeşersin, gelişsin diye o tarafa yürütürsün.
  • زرع جان را کش جواهر مضمرست ** ابر رحمت پر ز آب کوثرست
  • Cevherleri gizli olan can ekinleri için de Kevser suyuyla dolu rahmet bulutları var. Susuz kal, susa da sana “Onları Rableri sular” hitabı gelsin…
  • تا سقاهم ربهم آید خطاب ** تشنه باش الله اعلم بالصواب
  • Allah, doğrusunu daha iyi bilir!
  • آمدن آن زن کافر با طفل شیرخواره به نزدیک مصطفی علیه السلام و ناطق شدن عیسی‌وار به معجزات رسول صلی الله علیه و سلم
  • Kâfir karısının, süt emer çocuğuyla Mustafa aleyhisselâm’ın yanına gelmesi ve çocuğun, Rasûl sallallâhu aleyhi vesellem’in mucizesiyle İsa gibi dile gelip konuşması
  • هم از آن ده یک زنی از کافران ** سوی پیغامبر دوان شد ز امتحان 3220
  • Yine o köyden bir kâfir karısı Peygamber’i sınamak için koşa koşa,
  • پیش پیغامبر در آمد با خمار ** کودکی دو ماه زن را بر کنار
  • Eşeğiyle beraber yanına geldi, kucağında da iki aylık bir çocuk vardı.
  • گفت کودک سلم الله علیک ** یا رسول الله قد جنا الیک
  • Çocuk, Peygamber’e “Allah, sana selâm söyledi Ya Rasûllâllah, sana geldik işte” dedi.
  • مادرش از خشم گفتش هی خموش ** کیت افکند این شهادت را بگوش
  • Anası kızgınlıkla “Sus be, bu şahadeti kulağına kim üfürdü?
  • این کیت آموخت ای طفل صغیر ** که زبانت گشت در طفلی جریر
  • A yumurcak, bunu sana kim söyledi de böyle dilin açıldı, söyleyip duruyorsun?” dedi.
  • گفت حق آموخت آنگه جبرئیل ** در بیان با جبرئیلم من رسیل 3225
  • Çocuk dedi ki: “Evvelâ Allah, sonra da Cebrail! Ben, bu sözde Cebrail’e ahenk uyduruyorum.“
  • گفت کو گفتا که بالای سرت ** می‌نبینی کن به بالا منظرت
  • Kadın “Nerede Cebrail?” deyince çocuk dedi ki: “Nah; başının üstünde. Görmüyor musun? Kafanı kaldır da bir yukarıya bak!