English    Türkçe    فارسی   

3
4014-4023

  • تا ز سکسک وا رهد خوش‌پی شود ** شیره را زندان کنی تا می‌شود
  • Bu yürüyüşü bıraksın da iyi yürüsün, rahvanlaşsın der. Üzüm suyunu şarap olsun diye hapis edersin ya…
  • گفت چندان آن یتیمک را زدی ** چون نترسیدی ز قهر ایزدی 4015
  • Birisi bir yetimi dövse gören der ki: O yetimceğizi neye dövüyorsun. Allah’tan korkmuyor musun?
  • گفت او را کی زدم ای جان و دوست ** من بر آن دیوی زدم کو اندروست
  • Döven de “Canım, dostum, ben onu ne vakit dövdüm ki? Ben, ondaki Şeytan’ı dövüyorum” der.
  • مادر ار گوید ترا مرگ تو باد ** مرگ آن خو خواهد و مرگ فساد
  • Annen, sana “geber” dese bu sözüyle kötü huyunun, kötülüğünün gebermesini ister.
  • آن گروهی کز ادب بگریختند ** آب مردی و آب مردان ریختند
  • Edepten, terbiyeden kaçanlar, erliğin yüzsuyunu da dökerler, erlerin yüzsuyunu da!
  • عاذلانشان از وغا وا راندند ** تا چنین حیز و مخنث ماندند
  • Bunlar, kendilerini kınayanları da savaştan döndürürler… Nihayet böyle rezil ve kahpe bir halde kala kaldılar.
  • لاف و غره‌ی ژاژخا را کم شنو ** با چنینها در صف هیجا مرو 4020
  • Herzevekillerin herzelerini, manasız sözlerini saçma gururlarını az dinle, bu çeşit adamlarla savaş safına girme.
  • زانک زاد و کم خبالا گفت حق ** کز رفاق سست برگردان ورق
  • Allah, bunlar hakkında buyurdu ki “Onlar size uyunca sayınızı çoğaltmazlar, ancak hile ve fesadı çoğaltırlar", "Kaypak arkadaşlara uyma, çevir onların yaprağını!
  • که گر ایشان با شما همره شوند ** غازیان بی‌مغز همچون که شوند
  • Çünkü onlar sizinle yoldaş olurlarsa gaziler de saman gibi içsiz bir hale düşerler.
  • خویشتن را با شما هم‌صف کنند ** پس گریزند و دل صف بشکنند
  • Size uymuş görünür, sizinle beraber safa girerler ama sonra kaçarlar, safı da bozar perişan ederler.