English    Türkçe    فارسی   

3
4026-4035

  • تلخ و شیرین در ژغاژغ یک شی‌اند ** نقص از آن افتاد که همدل نیند
  • Suret bakımından acı da birdir, tatlı da… Fakat hakikatte bunlar birbirine zıttır, ikidir.
  • گبر ترسان دل بود کو از گمان ** می‌زید در شک ز حال آن جهان
  • Kâfir, o âlemin varlığından şüphe eder, dirileceğini ummaz. Bu yüzden gönlünde korku vardır.
  • می‌رود در ره نداند منزلی ** گام ترسان می‌نهد اعمی دلی
  • Yola düşüp gider ama bir konak bile bilmez. Gönlü kör olan adam, korka korka adım atar.
  • چون نداند ره مسافر چون رود ** با ترددها و دل پرخون رود
  • Yolcu, yol bilmezse nasıl gider? Tereddütlerle, gönlü kanlarla dolu olarak!
  • هرکه گویدهای این‌سو راه نیست ** او کند از بیم آنجا وقف و ایست 4030
  • Birisi “Hay adam hay… Yol, burası değil ki!” dese korkusundan hemen oracıkta duruverir.
  • ور بداند ره دل با هوش او ** کی رود هر های و هو در گوش او
  • Fakat gönlüyle hakikati duyan, yolu bilen kişinin kulağına hiç öyle hay huylar girer mi?
  • پس مشو همراه این اشتردلان ** زانک وقت ضیق و بیمند آفلان
  • Şu halde bu deve yüreklilerle yoldaş olma. Çünkü onlar, darlık ve korku zamanında kayboluverirler.
  • پس گریزند و ترا تنها هلند ** گرچه اندر لاف سحر بابلند
  • Onlar, lâf da Bâbil sihrine maliktirler, her şeyi yapar, çatarlar ama iş dara geldi mi kaçar, seni yapayalnız bırakıverirler!
  • تو ز رعنایان مجو هین کارزار ** تو ز طاوسان مجو صید و شکار
  • Kendine gel ve züppelerden savaş umma. Tavus kuşlarından av avlama hünerini bekleme!
  • طبع طاوسست و وسواست کند ** دم زند تا از مقامت بر کند 4035
  • Tabiat tavus kuşuna benzer, sana vesveseler verir, saçma sapan söylenir durur; nihayet seni yerinden yurdundan eder.
  • گفتن شیطان قریش را کی به جنگ احمد آیید کی من یاریها کنم وقبیله‌ی خود را بیاری خوانم و وقت ملاقات صفین گریختن
  • Şeytan’ın, Kureyş kabilesine “Ahmed’le savaşa girişin, ben de yardım eder, size yardım etmek üzere kabilemi getiririm” demesi, iki saf karşılaşınca da onları bırakıp kaçması