English    Türkçe    فارسی   

3
879-888

  • زن برو افتاد و بوسید آن لبش ** بر جهانیدش ز خواب اندر شبش
  • Üstüne kapanıp dudaklarından öpmeye koyuldu. Gece yarısı, onu uykudan uyandırdı.
  • گشت بیدار او و زن را دید خوش ** بوسه باران کرده از لب بر لبش 880
  • İmran uyanıp karısını gördü. Kadın, hoşuna gitti, dudak dudağa öpüşmeye başladılar.
  • گفت عمران این زمان چون آمدی ** گفت از شوق و قضای ایزدی
  • İmran, “Bu zamanda nasıl geldin?” dedi. Kadın “Sana iştiyakımdan. Allah’ın kaza ve kaderi bu” diye cevap verdi.
  • در کشیدش در کنار از مهر مرد ** بر نیامد با خود آن دم در نبرد
  • İmran, karısını sevgiyle kucakladı kendini tutamadı.
  • جفت شد با او امانت را سپرد ** پس بگفت ای زن نه این کاریست خرد
  • Onunla buluştu ve emaneti ona verdi. Sonrada dedi ki: “Kadın, bu küçük bir iş değil!”
  • آهنی بر سنگ زد زاد آتشی ** آتشی از شاه و ملکش کین‌کشی
  • Demir taşa çalındı, bir ateştir sıçradı. Hem de öyle bir ateş ki padişahtan da saltanatından öç alıcı, padişaha da, saltanatına da kin güdücü bir ateş.
  • من چو ابرم تو زمین موسی نبات ** حق شه شطرنج و ما ماتیم مات 885
  • Ben buluta benziyorum sen yersin Musa’da nebat. Allah, satranç oyununda şahı sürüyor, bir yutulduk mu yutulduk!
  • مات و برد از شاه می‌دان ای عروس ** آن مدان از ما مکن بر ما فسوس
  • Hanım, yutulmayı da hakikî padişah olan Allah’tan bil, yutmayı da. O işi bizden bilip bize hayıflanma!
  • آنچ این فرعون می‌ترسد ازو ** هست شد این دم که گشتم جفت تو
  • Firavunun korktuğu şey yok mu? Seninle buluştum, meydana geldi işte!
  • وصیت کردن عمران جفت خود را بعد از مجامعت کی مرا ندیده باشی
  • İmran’ın karısıyla buluştuktan sonra “Beni görmemiş ol” diye nasihat etmesi
  • وا مگردان هیچ ازینها دم مزن ** تا نیاید بر من و تو صد حزن
  • Sakın bunu kimseye söyleme, gizle de bana da yüzlerce türlü gam, gussa gelmesin, sana da.