English    Türkçe    فارسی   

3
964-973

  • اژدها بد مکر فرعون عنود ** مکر شاهان جهان را خورده بود
  • İnatçı Firavunun hilesi ejderha idi, bütün âlem padişahlarının hilelerini yutmuştu.
  • لیک ازو فرعون‌تر آمد پدید ** هم ورا هم مکر او را در کشید 965
  • Fakat ondan daha Firavun birisi zuhur etti. Onu da yuttu, hilesini de!
  • اژدها بود و عصا شد اژدها ** این بخورد آن را به توفیق خدا
  • O bir ejderha idi, asâ da bir ejderha oldu. Bu, onu Allah tevfikiyle sömürüp yutuverdi!
  • دست شد بالای دست این تا کجا ** تا بیزدان که الیه المنتهی
  • El üstünde el var… Nereye kadar bu. Ta son erişilecek menzile, ta Allah’a kadar!
  • کان یکی دریاست بی غور و کران ** جمله دریاها چو سیلی پیش آن
  • Çünkü o, öyle bir denizdir ki ne dibi var, ne kıyısı! Bütün denizler, ona karşı sele benzer.
  • حیله‌ها و چاره‌ها گر اژدهاست ** پیش الا الله آنها جمله لاست
  • Hileler, tedbirler ejderha ise Tek Allah önünde hepsi de hiçtir!
  • چون رسید اینجا بیانم سر نهاد ** محو شد والله اعلم بالرشاد 970
  • Sözün, buraya gelince yere baş koyup mahvoldu… Doğru yolu Allah daha iyi bilir!
  • آنچ در فرعون بود اندر تو هست ** لیک اژدرهات محبوس چهست
  • Firavunda olan yok mu? Sende de var. Fakat senin ejderha kuyuya hapsedilmiş!
  • ای دریغ این جمله احوال توست ** تو بر آن فرعون بر خواهیش بست
  • Yazıklar olsun… Bunların hepsi de senin ahvalin. Fakat sen, onları Firavuna isnat etmek istersin.
  • گر ز تو گویند وحشت زایدت ** ور ز دیگر آفسان بنمایدت
  • Senin hâlinden bahsettiler mi canın sıkılır, başkasından bahsettiler mi sana masal gelir.