English    Türkçe    فارسی   

4
645-654

  • کز زنای چشم حظی می‌بری ** نه کباب از پهلوی خود می‌خوری 645
  • Göz zinasından hoşlanırsın ama nihayet kendi yanından kopardığın eti kebap edip yemiyor musun ki?
  • این نظر از دور چون تیرست و سم ** عشقت افزون می‌شود صبر تو کم
  • Bu uzaktan bakış ok ve zehir gibidir... Gittikçe sevgin artar, sabrın eksilir!
  • مال دنیا دام مرغان ضعیف ** ملک عقبی دام مرغان شریف
  • Dünya malı zayıf kuşların tuzağıdır... ahiret mülkü, yüce kuşların tuzağı!
  • تا بدین ملکی که او دامست ژرف ** در شکار آرند مرغان شگرف
  • Hatta bu ahiret mülkü, öyle bir derin tuzaktır ki ulu ulu kuşları avlar!
  • من سلیمان می‌نخواهم ملکتان ** بلک من برهانم از هر هلکتان
  • Ben Süleyman’ım, sizin mülkünüzü istemem... Mülk istemek şöyle dursun, ben sizi, helâk edecek şeylerden kurtarırım!
  • کین زمان هستید خود مملوک ملک ** مالک ملک آنک بجهید او ز هلک 650
  • Şimdi siz, malın, mülkün esirisiniz... Mala mülke sahip olan kişi, helâk olmaktan kurtulan, mala, mülke esir olmayan kişidir.
  • بازگونه ای اسیر این جهان ** نام خود کردی امیر این جهان
  • Hâlbuki ey âleme esir olan, aksine adını bu cihanın emiri taktın!
  • ای تو بنده‌ی این جهان محبوس جان ** چند گویی خویش را خواجه‌ی جهان
  • Hakikatte sen, bu âlemin esirisin, canın, bu cihan hapsine düşmüştür... Öyle olduğu halde niceye, bir kendine cihan sahibi deyip duracaksın?
  • دلداری کردن و نواختن سلیمان علیه‌السلام مر آن رسولان را و دفع وحشت و آزار از دل ایشان و عذر قبول ناکردن هدیه شرح کردن با ایشان
  • Süleyman aleyhisselâm’ın elçilerin gönlünü alması, onlara iltifatta bulunması, gönüllerindeki ürkekliği gidermesi ve hediyeleri kabul etmediğinden özür dileyip, kabul etmemesinin sebeplerini anlatması
  • ای رسولان می‌فرستمتان رسول ** رد من بهتر شما را از قبول
  • Ey, elçiler, tez sizi elçi olarak gönderiyorum... bu hediyeleri reddetmem, sizin için kabul etmemden yeğdir.
  • پیش بلقیس آنچ دیدیت از عجب ** باز گویید از بیابان ذهب
  • Belkıs’ın yanına gidince gördüğünüz şaşılacak şeyleri, altın ovasını hep söyleyin.